Page 20 - Münip E-Book
P. 20

gelirdi. Kenarlarında mavi ya da bordo kalın çizgiler   diye seslendi dedem. Hepimize birer tane dağıttılar.
             dönen beyaz mendiller. Biraz küf, biraz soğuk, çokça   Kılları  vardı tamam ama  lokuma  benzemiyordu hiç.
             da bilmediğim bir şey kokardı onlar. Ardından ceviz-  Yumuşak değil sertti. Yine de tatlıydı ya, yeterdi. Kemi-
             ler arz-ı endam ederdi. Yazdan beri bekleyen, kuruyan,   receklerim arasına onu da kattım.
             taş gibi lekesiz cevizler. Herkese beşer tane. Her zaman
             değil ama bazen küçük bir avuç fındık da eşlik ederdi   Yıllar yıllar sonra, üniversite okumak için ilk defa şehir
             cevizlere. Sonra leblebi ve üzümler. Aç kazağını aç, der-  dışına çıktığımda, eve dönerken otogardan pişmaniye
             di babaannem. Kazağımızı en alttan tutar, göğsümüze   aldım. Tatlı ve çoktu. Bir paketi oracıkta yerken hem
             doğru kıvırır, kendimize torba yapardık bir nevi. Bu   babaannemi düşünüyor hem çok şaşırıyordum. Pişma-
             torbaya beyaz ve sarı leblebiler, sarı ve siyah üzümler   niye sert değildi ki. Yumuşak, yumuşacıktı. Bunu fark
             dolardı birden. Allah’ım her şey ne kadar güzeldi. Du-  etmemle beraber tarakların küflendiğini, mendillerin
             ruma göre bazen çekirdekler bile olurdu. Uzun ve beyaz   sarardığını, cevizlerin bekleye bekleye kuruduğunu,
             olanlardan da şişman ve siyah olanlardan da. Ardından   fındık içlerinin küçüldüğünü, leblebilerin demir gibi
             şekerler gelirdi. Turuncu kahverengi jelatinli, dikdört-  sertleştiğini, bayram şekerlerini ısırmak ve kırmak için
             gen bayram şekerleri. Bir de beyazlarından olurdu ba-  ne kadar mücadele ettiğimi çünkü taş gibi olduklarını,
             zen, meyve aromalı, herkese üçer beşer tane. Hevesle   pişmaniyeyi de beklediği ve bayatladığı için çok uzun
             kemirmeye başlardım.                         yıllar sert bir şey sandığımı da fark ettim. Olsun. Bek-
                                                          lemesi değil olmaması cehennemdi. Yağı, salçayı bile
             O  akşamlardan birinde, daha  önce hiç  görmediğim   sandığında saklardı bu yüzden babaannem. Kıtlığın, kı-
             bir kutu çıkardı babaannem. İçinde avuç içi kadar ve   ranın yetiştirdiği kadınlardı onlar. Elbette öyle olacak-
             beyaz bir şeyler vardı. Pişmaniye getirdiydi amcan İs-  tı yoksa nasıl mutlu edebilirdi ki bizi. Bayram günleri
             tanbul’dan, dedi. Amcam yakınlarda gelmemişti ama   nasıl güzelleşirdi. Pişmaniyeleri göğsüme bastırıp puslu
             göndermişti belki. Adını ilk kez duyuyordum bu şeyin   gözlerimin ardından yola baktım. Dünya değişiyordu
             ve çok gülmüştüm. Pişman olan, ağlayan koca ağızla-  artık. Pişmaniyeler hep yumuşak, otobüsler hızlı, baba-
             ra benzetmiştim kutudakileri. Kıllı lokum, kıllı lokum   annem yakındı.










































          18           2021/1
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25