Page 166 - Bir Ölür Bin Doğarız - Kitap
P. 166
Binlerce polis, verilen emirle birlikte, bu dört mahalleye
aktı. Halk şaşkındı, tedirgindi, korku içindeydi…
Ne oluyordu?.. Bunca polis ne için gelmişti? Mahalleyi
niçin işgal etmişti? Kendi deneyleri ve sağduyularıyla, devlet
güçlerinin halkın lehine bir şey yapmayacağını sezebiliyor, po-
lisin bir saldırı hazırlığı içinde olduğunu görebiliyorlardı.
İnsanların evlerine gitmesine, pencereden kafasını çıkar-
masına dahi izin verilmemesi, gizli kapaklı bir şeylerin döndü-
ğünü, halkın bazı şeyleri görmemesi istendiğini ortaya
koyuyordu. Her gün basında çıkan haberlerden, birilerinin so-
kakta, evde sorgusuz sualsiz öldürüldüğünü de biliyorlardı.
Çok geçmedi, silah ve bomba sesleriyle sarsıldılar. Bu ses-
lere eşlik eden devrimci sloganları ve marşları duydular.
Tahrip gücü yüksek bombalar peşpeşe patlıyor, her yana
barut ve yanık kokusu yayılıyordu. Tüm mahalle halkı her silah
sesinde, her bomba patlayışında yeni bir insanın katledildiğini
düşünüyor, merak içinde bekleşiyorlardı.
Ve nihayet ambulans sirenleri işitildi. Meraklarını yene-
meyenler katledilen insanların cesetlerini görebilmek için pen-
cerelerden dışarıya baktılar… ve birer birer götürülen cesetlerle
karşılaştılar. Dikkatlerini çeken en önemli şey, girilen yerden
sağ çıkarılan hiç kimsenin olmamasıydı.
Tekniğin tüm olanaklarıyla donanmış binlerce polis, pan-
zerler eşliğindeki çelik yelekli ölüm mangaları, her nasılsa sağ
ve yaralı olarak kimseyi yakalayamıyor, herkesi öldürüyordu.
Bu bir katliamdı… 10 devrimcinin dört ayrı yerde, aynı sa-
atlerde, aynı yöntemlerle bilinçli olarak katledilmesi eylemiydi.
Katliamın ardından polis telsizleri yeniden çalışmaya baş-
ladılar, ölüm mangalarına saldırı emri verenler artık onları kut-
166