Page 654 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 654
lının atın ilk atası olduğuna inanılmasıdır. Oysa atın milyonlarca yıl önce yok olmuş atası olarak sunulan
Eohippus, halen Afrika'da yaşayan ve atla hiçbir ilgisi ve benzerliği olmayan Hyrax isimli hayvanın hemen
hemen aynısıdır. 118
Atın evrimi iddiasının tutarsızlığı, her geçen gün ortaya çıkan yeni fosil bulgularıyla daha açık olarak
anlaşılmaktadır. Eohippus ile aynı katmanda, günümüzde yaşayan at cinslerinin de (Equus nevadensis ve
Equus occidentalis) fosillerinin bulunduğu tespit edilmiştir. 119 Bu, günümüzdeki at ile onun sözde atasının
aynı zamanda yaşadığını göstermektedir ki, atın evrimi denen sürecin hiçbir zaman yaşanmadığının kanı-
tıdır.
Evrimci yazar Gordon R. Taylor, Darwinizm'in açıklayamadığı konuları ele alan The Great Evolution
Mystery adlı kitabında at serileri efsanesinin aslını şöyle anlatır:
Darwinizm'in belki de en ciddi zaafiyeti, paleontologların, büyük evrimsel değişiklikleri gösterecek olan akra-
balık ilişkilerini ve canlı sıralamalarını ortaya koyamamalarıdır... At serisi genellikle bu konuda çözüme kavuş-
turulmuş olan yegane örnek gibi gösterilir. Ama gerçek şudur ki, Eohippus'tan Equus'a kadar uzanan sıralama
çok tutarsızdır. Bu sıralamanın, giderek artan bir vücut büyüklüğünü gösterdiği iddia edilir, ama aslında sıra-
lamanın ileriki aşamalarına konan canlıların bazıları (sıralamanın en başında yer alan) Eohippus'tan daha büyük
değil, daha küçüktürler. Farklı kaynaklardan gelen türlerin biraraya getirilip ikna edici bir görüntüye sahip
olan bir sıralamada arka arkaya dizilmeleri mümkündür, ama tarihte gerçekten bu sıralama içinde birbirlerini
izlediklerini gösteren hiçbir kanıt yoktur. 120
Tüm bu gerçekler, evrim teorisinin en sağlam delillerinden birisi gibi sunulan atın evrimi şemalarının,
hiçbir geçerliliğe sahip olmayan hayali sıralamalar olduklarını ortaya koymaktadır. Diğer türler gibi atlar
da, evrimsel bir ataya sahip olmadan var olmuşlardır.
Yarasalar›n Kökeni
Memeliler sınıflaması içinde yer alan en ilginç canlılardan biri, kuşkusuz yegane uçan memeli cinsi
olan yarasalardır.
Yarasaları ilginç kılan özelliklerinin başında, bu canlıların sahip olduğu kompleks "sonar" sistemi ge-
lir. Bu sonar sistemi sayesinde yarasalar zifiri karanlıkta, hiçbir şey görmeden son derece kıvrak ve kusur-
suz manevralarla uçar. Karanlık bir odanın zeminindeki küçücük bir tırtılı bile algılar ve avlar.
Bu sonar, hayvanın sürekli olarak yüksek frekanslı sesler yayması, bu seslerin yankılarını analiz etme-
si ve sonucunda etrafının detaylı bir analizini yapmasıyla çalışmaktadır. Hem de canlı bu işi olağanüstü
bir süratle, havada uçtuğu saniyeler boyunca kesintisiz ve kusursuz biçimde başarmaktadır.
Yarasaların sonar sistemi üzerinde yapılan araştırmalar, daha da şaşırtıcı sonuçlar ortaya koymuştur.
Hayvanın algılayabildiği frekans aralığı çok dardır, yani ancak belli frekanstaki sesleri algılayabilir. Ancak
işte bu noktada çok önemli bir sorun ortaya çıkmak-
tadır. Doppler Etkisi denen fizik kuralına
göre, hareket halindeki bir cisme çarpan
sesin frekansı değişir. Bu yüzden, yara-
sa kendisinden uzaklaşmakta olan
bir sineğe doğru ses dalgalarını yay-
dığında, dönen ses dalgaları yarasa-
nın duyamayacağı bir aralığa düşecek-
tir. Bu nedenle yarasanın hareketli ci-
simleri algılamada büyük zor-
luklar yaşaması gerekir. Ama
böyle olmaz. Yarasa her türlü
cismi kusursuzca algılamaya
devam eder. Çünkü yarasa,
Yarasalar›n sahip oldu¤u sonar sistemi, bugüne ka-
dar yap›lm›fl bütün teknolojik sonarlardan çok daha
hassas ve verimlidir.
652 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2