Page 656 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 656

saların kanatlarına benzeyen kanatlara sahiptirler.    123

                       Kısacası, ne yarasaların kompleks vücut sistemlerinin evrimle ortaya çıkması mümkündür, ne de fosil
                  kayıtları böyle bir evrim yaşandığını göstermektedir. Aksine, yeryüzünde ilk kez ortaya çıkan yarasalar ile
                  bugün yaşayan örnekleri aynıdır. Yasalar, hep yarasa olarak var olmuştur.
                       Deniz Memelilerinin Kökeni


                       Balinalar ve yunuslar, "deniz memelileri" olarak bilinen canlı grubunu oluştururlar. Bu canlılar meme-
                  li sınıflamasına dahildir, çünkü aynen karadaki memeliler gibi doğurur, emzirir, akciğerle nefes alır ve vü-

                  cutlarını ısıtırlar. Deniz memelilerinin kökeni ise, evrimciler tarafından açıklanması en zor olan konular-
                  dan birisidir. Çoğu evrimci kaynakta, ataları karada yaşayan deniz memelilerinin, uzun bir evrim süreci
                  sonunda deniz ortamına geçiş yapacak biçimde evrimleştikleri öne sürülür. Buna göre, sudan karaya geçi-
                  şin tersine bir yol izleyen deniz memelileri, ikinci bir evrim sürecinin sonucu olarak tekrar su ortamına

                  dönmüşlerdir. Oysa bu teori hiçbir paleontolojik delile dayanmaz ve mantıksal yönden de çelişkilidir. Ni-
                  tekim, evrimciler de uzun yıllar boyunca bu konuda sessiz kalmışlardır.
                       Bu nedenle, evrimciler bu konuyla ilgili uzun bir süreden beri sessizleşmiştir.
                       Ancak, 1990'lı yıllarda deniz memelilerinin kökeni hakkında yeni evrimci senaryolar ortaya çıktı. Bu

                  senaryolar, 1980'lerde bulunan Pakicetus ve Ambulocetus gibi bazı yeni fosil bulguları üzerine kuruldu. Dört
                  ayaklı ve kara canlısı oldukları açıkça belli olan bu soyu tükenmiş memelilerin balinaların atası olduğu id-
                  dia edildi ve böylece birçok evrimci kaynak onları "yürüyen balinalar" olarak adlandırmakta tereddüt et-
                  medi. (Gerçekte bu canlının tam adı, "yürüyen ve yüzen balina" anlamına gelen Ambulocetus natans'dır) Na-

                  tional Geographic dergisi ise Kasım 2001 sayısında "Balinaların Evrimi" senaryosunu gündeme getirdi. Se-
                  naryo, bilimsel delillerin değil evrimci ön yargıların üzerine kurulmuştu.


                       Yürüyen Balina Masal›


                       Uzun ismi Pakicetus inachus olan bu soyu tükenmiş memeliye ait fosiller, ilk kez 1983 yılında gündeme
                  geldi. Fosili bulan P. D. Gingerich ve yardımcıları, canlının sadece kafatasını bulmuş olmalarına rağmen,
                  hiç çekinmeden onun bir "ilkel balina" olduğunu iddia ettiler.

                       Oysa fosilin "balina" olmakla yakından-uzaktan bir ilgisi yoktu. İskeleti, bildiğimiz kurtlara benzeyen
                  dört ayaklı bir yapıydı. Fosilin bulunduğu yer, paslanmış demir cevherlerinin de bulunduğu ve salyangoz,
                  kaplumbağa veya timsah gibi kara canlılarının da fosillerini barındıran bir bölgeydi; yani bir deniz yatağı

                  değil, kara parçasıydı.
                       Peki dört ayaklı bir kara canlısı olan bu fosil, neden "ilkel balina" olarak ilan edilmiştir? Sadece dişle-
                  rindeki ve kulak kemiklerindeki bazı ayrıntılar nedeniyle! Oysa bu özellikler Pakicetus ile balinalar arasın-
                  da bir ilişki kurmak için kanıt olamaz. Canlılar arasında anatomik benzerliklerinden yola çıkılarak kurul-
                  mak istenen bu gibi teorik ilişkilerin çoğunun son derece çürük olduğunu evrimciler de kabul etmektedir-

                  ler. Eğer Avustralya'da yaşayan gagalı bir memeli olan Platypuslar ve ördekler soyları tükenmiş canlılar
                  olsalardı, evrimciler aynı mantıkla (gaga benzerliğinden yola çıkarak) bunları da birbirlerinin akrabası ilan
                  edeceklerdi. Oysa Platypus bir memeli, ördek ise bir kuştur ve aralarında evrim teorisine göre de bir akra-

                  balık kurulamaz.
                       Evrimcilerin "yürüyen balina" ilan ettiği Pakicetus da farklı anatomik özellikleri bünyesinde barındıran
                  özgün bir cinstir. Nitekim omurgalı paleontolojisinin otoritelerinden Carroll, Pakicetus'un da dahil edilme-
                  si gereken mesonychid ailesinin "garip karakterlerden oluşan bir kombinasyon gösterdiğini" belirtmekte-
                  dir. 124  Bu tip "mozaik canlı"ların evrimsel bir ara form sayılamayacağını, Gould gibi önde gelen evrimciler

                  de kabul etmektedirler.
                       Yaratılış gerçeğini savunan yazar Ashby L. Camp, "The Overselling of Whale Evolution" (Balina Evri-
                  minin Abartılı Propagandası) başlıklı makalesinde, Pakicetus gibi kara memelilerinin de dahil olduğu me-

                  sonychidler sınıfının, Archaeocetealar'ın, yani soyu tükenmiş balinaların atası olduğu yönündeki iddianın
                  çürüklüğünü şöyle açıklar:

                       Evrimcilerin mesonychidlerin, Archaeocetealar'a dönüştüğü konusunda kendilerinden emin davranmalarının
                       nedeni, gerçek soy bağlantısında yer alan bir tür tanımlayamamalarına rağmen, bilinen mesonychidler ve Arc-

                654 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2
   651   652   653   654   655   656   657   658   659   660   661