Page 712 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 712

tadan sonraki aşamalar da evrim teorisinin karşısına başka imkansızlıkları getirecektir: Bu hücre bir süre

                  yaşamını sürdürse bile, sonunda ölecek ve öldükten sonra ortada hiçbir canlılık kalmayacak, herşey en ba-
                  şa dönecektir. Çünkü genetik sistemi olmayan bu ilk canlı hücre kendini çoğaltamayacağı için ölümünden
                  sonra geriye yeni bir nesil bırakamayacak, canlılık da onun ölümüyle birlikte sona erecektir.

                       Genetik sistem ise yalnızca DNA'dan ibaret değildir. DNA'dan bu şifreyi okuyacak enzimler, bu şifre-
                  lerin okunmasıyla üretilecek mesajcı RNA, mesajcı RNA'nın bu şifreyle gidip üretim için üzerine bağlana-
                  cağı ribozom, ribozoma üretimde kullanılacak amino asitleri taşıyacak bir taşıyıcı RNA ve bunlar gibi sa-
                  yısız ara işlemleri sağlayan son derece kompleks enzimlerin de aynı ortamda bulunması gerekir. Ayrıca
                  böyle bir ortam, ancak hücre gibi, gerekli tüm ham madde ve enerji imkanlarının bulunduğu, her yönden

                  izole ve tamamen kontrollü bir ortamdan başkası olamaz.
                       Sonuçta bir organik madde, ancak bütün organelleriyle birlikte kusursuz bir hücre olarak var olduğu
                  takdirde kendini çoğaltabilir. Bu da dünya üzerindeki ilk hücrenin, olağanüstü derecedeki kompleks yapı-

                  sıyla, bir anda oluştuğu anlamına gelmektedir.
                       Peki kompleks bir yapı, bir anda var olmuşsa bunun anlamı nedir?
                       Bu soruyu bir de şu örnekle soralım. Hücreyi kompleksliği açısından ileri teknolojiye sahip bir araba-
                  ya benzetelim. (Gerçekte hücre, motoru ve tüm teknik donanımına rağmen arabadan çok daha kompleks
                  ve gelişmiş bir sistem içermektedir.) Şimdi soralım: Bir gün balta girmemiş bir ormanın derinliklerinde bir

                  geziye çıksanız ve ağaçların arasında son model bir araba bulsanız ne düşünürdünüz? Acaba aklınıza ilk
                  olarak, ormandaki çeşitli elementlerin milyonlarca yıl içinde tesadüfen biraraya gelerek böyle bir ürün or-
                  taya çıkardığı mı gelirdi? Arabayı oluşturan tüm ham madde; demir, plastik, kauçuk vs. topraktan ya da

                  onun ürünlerinden elde edilmektedir. Ama bu durum size, bu malzemelerin "tesadüfen" sentezlenip, son-
                  ra da biraraya gelerek sonuçta ortaya böyle bir araba çıkardıklarını düşündürür mü?
                       Elbette ki, akıl sağlığı yerinde olan her normal insan, arabanın bir tasarımın ürünü olduğunu düşüne-
                  cek, bunun ormanda ne aradığını merak edecektir. Çünkü kompleks bir yapının aniden, bir anda, bir bü-
                  tün olarak ortaya çıkması, onun bir tasarımın eseri olduğunu gösterir.

                       Kompleks tasarımların tümüyle rastlantıların bir ürünü olabileceğini düşünmek ise, aklın sınırlarının
                  dışında kalan bir inanca sahip olmayı gerektirir. Evrim teorisinin canlılığın kökeni hakkında getirmeye ça-
                  lıştığı her türlü "açıklama" ise bu şekildedir. Bu gerçeği kabul eden açık sözlü otoritelerden biri, ünlü Fran-

                  sız zoolog Pierre-Paul Grassé'dir. Grassé de bir evrimcidir, ancak Darwinist teorinin canlılığı açıklayama-
                  dığını savunmakta ve Darwinizm'in temelini oluşturan "tesadüf" mantığı hakkında şunları söylemektedir:

                       Şanslı mutasyonların havyanların ve bitkilerin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladığına inanmak, gerçekten
                       çok zordur. Ama Darwinizm bundan fazlasını da ister: Tek bir bitki, tek bir havyan, binlerce ve binlerce tam ol-
                       ması gerektiği şekilde faydalı tesadüfe maruz kalmalıdır. Yani mucizeler sıradan bir kural haline gelmeli, ina-

                       nılmaz derecede düşük olasılıklara sahip olaylar kolaylıkla gerçekleşmelidir. Hayal kurmayı yasaklayan bir ka-
                       nun yoktur, ama bilim bu işin içine dahil edilmemelidir.      230

                       Az önce bahsettiğimiz konuya açık birer örnek oluşturan yeryüzündeki tüm canlılar, aynı zamanda te-
                  sadüflerin kendi varlıkları üzerinde hiçbir katkısı olamayacağının da canlı kanıtlarıdır. Hatta değil canlı
                  bir varlık, onun tek bir sistemi ya da organı dahi tesadüflerin eseri olamayacak derecede kompleks yapı ve
                  sistemler içerir. Bu konuda fazla uzağa gitmeye gerek kalmadan kendi vücudumuzdan örnekler bulabili-

                  riz.
                       Bunun bir örneği, gözlerimizdir. İnsan gözü, yaklaşık 40 ayrı parçanın uyum içinde çalışmasıyla görür.
                  Bunların biri olmasa, göz hiçbir işe yaramaz. Bu 40 ayrı parçanın her biri de kendi içinde kompleks bir ya-
                  ratılışa sahiptir. Örneğin gözün arka kısmındaki retina tabakası, 11 ayrı katmandan oluşur. Her tabakanın

                  ayrı görevi vardır. Retina içinde gerçekleşen kimyasal işlemler ise, ancak sayfalar dolusu formül ve şema
                  ile açıklanabilecek kadar komplekstir.
                       Evrim teorisi, değil tüm canlılığın ya da insanlığın, tek bir canlı gözünün dahi nasıl olup da "tesadüf-
                  ler" sonucu böyle kusursuz ve kompleks yapısıyla ortaya çıktığını açıklayamaz.

                       Peki canlılıktaki bu olağanüstü özellikler bizlere canlığın kökeni hakkında neyi kanıtlamaktadır? Kita-






                710 Yarat›l›fl Atlas›  Cilt 2
   707   708   709   710   711   712   713   714   715   716   717