Page 711 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 711
Harun Yahya
birimler olmadan aktarılamaz. Bu döngünün kapanması ne zaman ve nasıl gerçekleşti? Bunun hayali bile
aşırı derecede zordur. 226
İlkel dünyadaki bir RNA zinciri hangi iradeyle böyle bir karar almış ve hangi yöntemleri kullana-
rak, 50 özel görevli parçacığın işini tek başına yaparak protein üretimini gerçekleştirmiştir? Evrimcile-
rin bu sorulara getirebildikleri hiçbir açıklama yoktur. Ünlü bilim dergisi Nature'de yer alan bir makale-
de de "kendini kopyalayan RNA" kavramının tamamen hayal ürünü olduğu, gerçekte ise hiçbir deney-
de bu tür bir RNA'nın elde edilemediği belirtilmektedir:
Maynard Smith ve Szathmary, "DNA kopyalanması o kadar hataya açıktır ki, tek bir gen boyundaki bir DNA
parçasının doğru kopyalanmasını sağlayacak enzim proteinlerinin önceden varlığına ihtiyaç vardır" demek-
tedirler. Bu durumda, halen bilinen bilgisel ve enzimatik işlev taşıyıcı özelliğiyle RNA, yazarları şunu söy-
lemeye yöneltiyor: "Özde, ilk RNA molekülleri kendilerini kopyalamak için polimerleştirici bir protein enzi-
me ihtiyaç duymadılar; kendi kendilerini kopyaladılar." Bu bir gerçek midir, yoksa bir beklenti mi? Genelde
tüm biyologlar için şunu belirtmenin açıklayıcı olduğunu düşünüyorum ki suni olarak sentezlenmiş katril-
yonlarca (10 ) rastgele RNA dizilimleri arasından tek bir tane bile kendini kopyalayan (self-replicating) bir
24
RNA çıkmamıştır. 227
Dr. Leslie Orgel, "hayatın RNA dünyası ile başlayabilmesi" ihtimali için "senaryo" deyimini kullan-
maktadır. Orgel, bu RNA'nın hangi özelliklere sahip olması gerektiğini ve bunun imkansızlığını, Scien-
tific American dergisinin Ekim 1994 sayısındaki "The Origin of Life on the Earth" başlıklı makalede şöy-
le ifade eder:
Bu senaryonun oluşabilmesi için, ilkel dünyadaki RNA'nın bugün mevcut olmayan iki özelliğinin olmuş ol-
ması gerekmektedir: Proteinlerin yardımı olmaksızın kendini kopyalayabilme özelliği ve protein sentezinin
her aşamasını gerçekleştirebilme özelliği. 228
Açıkça anlaşılacağı gibi Orgel'in, "olmazsa olmaz" şartını koyduğu bu iki kompleks işlemi RNA gi-
bi bir molekülden beklemek bilimsel düşünceye aykırıdır. Somut bilimsel gerçekler, hayatın rastlantılar-
la ortaya çıktığı iddiasının yeni bir versiyonu olan "RNA Dünyası" tezinin, gerçekleşmesi imkansız bir
senaryo olduğunu ortaya koymaktadır.
John Horgan da The End of Science adlı kitabında, sonradan geçersizliği ortaya çıkmış ünlü Miller De-
neyi'nin sahibi Stanley Miller'ın, son dönemlerde ortaya sürülen hayatın kökeni hakkındaki teorileri son
derece anlamsız ve küçük gören tavrını şöyle aktarmaktadır:
İlk deneyinden yaklaşık 40 yıl sonra Miller bana, hayatın kökeni bilmecesini çözmenin kendisinin ya da baş-
ka herhangi birinin düşündüğünden çok daha zorlaştığını söyledi... Miller, "anlamsız" veya "kağıt üstü kim-
yası" adını verdiği, hayatın kökeni ile ilgili yeni tezlerden hiç etkilenmemişe benziyor. Bazı hipotezleri o ka-
dar küçük gören bir tavır takındı ki, onlarla ilgili görüşlerini sorduğumda, kafasını salladı, iç geçirdi ve kıs
kıs güldü, adeta insanlığın ahmaklığının farkına varmışcasına... Stuart Kauffman'ın otokataliz teorisi de bu
kategoriye girmekte. Miller, "Bir bilgisayarda denklemler hesaplamak bir deney teşkil etmez" diye burun kı-
vırdı. Miller, bilim adamlarının nerede ve ne zaman hayatın başladığını hiçbir zaman kesin bir biçimde bile-
meyeceklerini de onayladı. 229
Miller gibi, hayatın kökenine evrimci açıklama bulabilme çabasının öncülüğünü yapmış en ateşli ev-
rim taraftarlarının bile, evrim açısından bu derece ümitsiz ifadeleri, teorinin içinde bulunduğu çaresiz-
liği açık bir biçimde yansıtmaktadır.
Tasar›m Tesadüfle Aç›klanamaz
Bu noktaya kadar hayatın tesadüfler sonucu ortaya çıkmasının olanaksızlığını inceledik. Yine de bir
an için bu imkansızlıkları kabul edelim; milyonlarca yıl önce, yaşamak için her türlü malzemeyi elde et-
miş bir hücrenin meydana geldiğini ve bir şekilde "hayat sahibi" olduğunu varsayalım. Ancak bu nok-
Adnan Oktar 709