Page 731 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 731

Harun Yahya




















                                                      B‹TK‹LER‹N KÖKEN‹





















                       eryüzündeki canlılar, bilim adamları tarafından beş (veya bazen altı) aleme ayrılır. Buraya ka-

                       dar, çoğunlukla canlılığın en büyük alemi olan hayvanlar alemi (Animalia) üzerinde durduk.
             Y Canlılığın kökenini ele aldığımız bir önceki bölümde ise, diğer iki alem olan Prokaryotları ve
             Protistaları ilgilendiren proteinleri, genetik bilgiyi, hücrenin yapısını ve bakterileri inceledik. Bu nokta-
             da üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konu, bitkiler aleminin (Plantae) kökenidir.

                 Hayvanların kökenini incelerken karşılaştığımız tablonun aynısını, bitkilerin kökeninde de buluruz.
             Bitkiler, son derece kompleks yapılara sahiptir ve bu yapıların rastlantısal etkilerle ortaya çıkması da,
             birbirlerine dönüşmesi de mümkün değildir. Fosil kayıtları da farklı bitki sınıflamalarının yeryüzünde
             bir anda ve kendilerine özgü yapılarıyla ortaya çıktıklarını ve arkalarında evrimsel bir süreç bulunma-
             dığını göstermektedir.



                 Bitki Hücresinin Kökeni


                 Bitkilerin ve hayvanların hücreleri, "ökaryot" olarak bilinen hücre tipini oluşturur. Ökaryot hücrele-
             rin en belirgin özellikleri, bir hücre çekirdeğine sahip olmaları ve genetik bilgilerini kodlayan DNA mo-
             lekülünün de bu çekirdeğin içinde yer almasıdır. Öte yandan bakteriler gibi bazı tek hücreli canlıların

             ise hücre çekirdeği yoktur ve DNA molekülü hücre içinde serbest haldedir. Bu ikinci tip hücrelere "pro-
             karyot" hücre adı verilir. Bu hücre yapısı, bakteriler için ideal bir tasarımdır, çünkü bakteri popülasyon-
             larının yaşamları açısından son derece önemli bir işlem olan "plasmid transferi" (hücreden hücreye ya-
             pılan DNA aktarımı), prokaryot hücrenin serbest DNA yapısı sayesinde mümkün olur.
                 Evrim teorisi ise, canlılığı "ilkelden gelişmişe" doğru bir sıralamaya yerleştirmek zorunda olduğu

             için, prokaryotların "ilkel" hücreler olduğunu, ökaryotların ise bu hücrelerden evrimleştiğini varsay-
             maktadır.
                 Bu iddianın tutarsızlığına geçmeden önce, prokaryot hücrelerin hiç de "ilkel" olmadığını belirtmek-

             te yarar vardır. Bir bakterinin 2000 civarında geni vardır. Her bir gen ise 100 kadar harf (şifre) içerir. Bu
             da bakterinin DNA'sındaki bilginin en az 2 yüzbin harf uzunluğunda olması demektir. Bu hesaba göre
             tek bir bakterinin DNA'sının içerdiği bilgi, her biri 10 bin kelimelik 20 romana denktir.                 274  İşte her bir
             bakterinin DNA'sında kodlu bu bilgilerdeki herhangi bir değişiklik, bakterinin tüm çalışma sistemini
             bozacak kadar önemlidir. Bakterilerin gen şifrelerinde bir aksaklık olması ise, çalışma sistemlerinin bo-

             zulması ve dolayısıyla ölümü anlamına gelir.
                 Rastlantısal değişikliklere karşı koyan bu hassas yapı yanında, bakteriler ile ökaryot hücreler arasın-
             da hiçbir "ara form" bulunmayışı da, evrimci iddiayı temelsiz kılmaktadır. Prof. Ali Demirsoy, bakteri







                                                                                                                          Adnan Oktar    729
   726   727   728   729   730   731   732   733   734   735   736