Page 734 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 734

4) Kloroplastlar bitki hücresi için son derece hayati önemi olan güç jeneratörleridir. Eğer bu organeller

                  enerji üretemezlerse, hücrenin pek çok fonksiyonu işleyemez. Bu da canlının yaşayamaması demektir.
                  Hücre için bu derece önemli olan bu fonksiyonlar kloroplastlarda sentezlenen proteinlerle gerçekleştirilir.
                  Ancak kloroplastların bu proteinleri sentezlemek için kendi DNA'ları yeterli değildir. Proteinlerin büyük

                  çoğunluğu hücredeki ana DNA kullanılarak sentezlenir.              282
                       Böyle bir uyumu deneme-yanılma metoduyla elde etmeye çalışırken, DNA üzerinde meydana gelebi-
                  lecek değişikliklerin ne gibi etkileri olabilir? Bir DNA molekülünün üzerinde meydana gelebilecek herhan-
                  gi bir değişiklik kesinlikle canlıya yeni bir özellik kazandırmaz, aksine sonuç kesinlikle zararlı olur. Mah-
                  lon B. Hoagland, Hayatın Kökleri adlı kitabında bu durumu şu sözleriyle açıklamaktadır:


                       Hatırlayacaksınız, hemen hemen her zaman bir organizmanın DNA'sında bir değişikliğin olması onun için za-
                       rarlıdır; başka bir deyişle yaşamını sürdürebilme kapasitesinde azalmaya yol açar. Bir benzetme yapalım: Sha-
                       kespeare'in oyunlarına rastgele eklenen cümlelerin onları daha iyi yapması pek olası değildir... Temelinde DNA
                       değişiklikleri ister mutasyonla, ister bizim dışarıdan bilerek eklediğimiz yabancı genlerle olsun, yaşamı sürdü-
                       rebilme ihtimalini azaltma özelliklerinden dolayı zararlıdır.    283

                       Evrimcilerin öne sürdükleri iddialar bilimsel deneylere ve bu deneylerin sonuçlarına dayanılarak or-

                  taya atılmamıştır. Çünkü bir bakterinin başka bir bakteriyi yutması gibi bir olgu hiçbir şekilde gözlenme-
                  miştir. Moleküler biyolog P. Whitfield, bu durumu şöyle ifade etmektedir:

                       Prokaryotik endosimbiosis (yutma) belki de tüm endosimbiotik teorinin dayandığı hücresel mekanizmadır.
                       Eğer bir prokaryot bir diğerini içine alamaz ise, endosimbiozun nasıl kurulduğunu tahmin etmek güçtür. Ma-
                       alesef, Margulis ve endosimbioz teori için hiçbir modern örnek yoktur.        284



                       Fotosentezin Kökeni


                       Evrim teorisini bitkilerin kökeni konusunda tümüyle çıkmaza sokan bir diğer konu, bitki hücrelerinin
                  nasıl olup da fotosentez yapmaya başladıkları sorusudur.

                       Fotosentez, yeryüzündeki yaşamın en temel işlemlerinden biridir. Bitki hücreleri, içlerindeki klorop-
                  lastlar sayesinde su, karbondioksit ve güneş ışığını kullanarak nişasta üretirler. Hayvanlar ise, kendi be-
                  sinlerini üretemez ve bitkilerden gelen nişastayı kullanırlar. İşte bu nedenle fotosentez kompleks yaşamın
                  temel şartıdır. İşin daha da ilginç yanı ise, son derece kompleks bir işlem olan fotosentezin henüz tam ola-

                  rak çözülememiş oluşudur. Modern teknoloji, fotosentezi taklit etmek bir yana, detaylarını çözmeyi bile
                  henüz başaramamıştır.
                       Peki, nasıl olur da evrimciler bu denli kompleks bir işlem olan fotosentezin doğal ve rastlantısal süreç-
                  lerin bir ürünü olduğuna inanabilirler?

                       Evrimci varsayımlara göre, bitki hücreleri fotosentez yapabilmek için, fotosentez yapabilen bakterileri
                  yutup kloroplasta çevirmişlerdir. Peki bakteriler fotosentez gibi kompleks bir işlemi yapmayı nereden öğ-
                  renmişlerdir? Hatta daha da önce, neden böyle bir işlem yapmaya başlamışlardır? Evrimci senaryonun di-
                  ğer sorulara olduğu gibi bu soruya da verebileceği hiçbir bilimsel cevabı yoktur. Bir evrimci kaynakta yer

                  alan yorumlar, bu konunun ne denli yüzeysel ve "masalsı" bir bakış açısıyla değerlendirildiğini göstermek-
                  tedir:

                       İlkel okyanuslarda oldukça fazla sayıda bakteri ve besin değeri taşıyan moleküller vardı. Zamanla okyanuslar-
                       daki bakterilerin besinleri azaldı ve bakteriler besin bulamamaya başladılar. Ve birden bakteriler kendi besin-

                       lerini kendileri üretmeye başladılar. Bu arada yeryüzüne gelen ultraviyole ve görünür ışık arasından bakteriler
                       ultraviyolenin zararlı, görünür ışığınsa yararlı olduğunu bildiler. Besin elde etmek için zararlı olan ultraviyole
                       ışığı değil de, görünür ışığı kullanmaları gerektiğini keşfettiler.  285

                       Yine başka bir evrimci kaynak olan Life on Earth adlı kitapta, fotosentezin kökeni şöyle anlatılır:

                       Bakteriler önce okyanuslarda çeşitli karbon bileşikleri ile beslenirlerdi. Sayıları arttıkça besin kıtlığı çekmeye
                       başladılar. Farklı bir besin kaynağı bulabilenler başarılı olacaktı ve sonuçta bazıları başarılı oldu. Çevrelerinden






                732 Yarat›l›fl Atlas›  Cilt 2
   729   730   731   732   733   734   735   736   737   738   739