Page 206 - Sayın Adnan Oktar ve Arkadaşlarımıza İsnat Edilen Suçlamalar ve Cevapları
P. 206
SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZA İSNAT EDİLEN SUÇLAMALAR VE CEVAPLARI
TUTUKLULARIN BU YÖNTEMLERLE İTİRAFÇI OLMAYA ZORLANMASI HUKUKA AYKIRIDIR
Tutukluların büyük bir bölümünün cezaevlerinde önemli psikolojik sorunlar yaşadıkları ve ya-
şanan bu sorunların birçok kişinin ilerleyen yaşantısında kalıcı etkilere sebebiyet verdiği bilinen
bir gerçektir. Tutukluluk halinin baskısı ve anlamı göz önüne alındığında; kişilerin tutuklulukları
yüzünden yaşadıkları psikolojik rahatsızlıkları fırsat bilip içine düştükleri zayıf durumlarını is-
tismar ederek onları kendi iradeleri dışında zorla “sözde ihbarcı ve sözde itirafçı” konumuna sü-
rüklemek ise kesin olarak hukuka aykırı olacaktır. Etkin pişmanlığın en önemli şartı olan “hiçbir
zorlama ve baskı olmaksızın kendi rızasıyla” itiraf etme şartı, bu olaylarda tam ters şekilde
bozulmaktadır.
Hukuka aykırı şekilde delil toplanamayacağı gibi, hukuka ve insan haklarına aykırı şekilde, ki-
şilerin süren hukuki davalar için beyanat vermeye zorlanması da hukuk açısından asla kabul edi-
lemez.
Prof. Dr. Ersan Şen, Temmuz 2014’te yazdığı bir makalede, sadece haksız tutuklamanın dahi
işkence yasağının ihlali sayıldığını dile getirmiştir:
“Masumiyet/suçsuzluk karinesi altında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından yoksun bıra-
kılmak suretiyle tutuklanan ve uzun bir süre kapalı cezaevi şartlarında tutulan, yani olağan
günlük yaşam şartlarından koparılıp birçok hak ve hürriyeti kısıtlayarak bir yere kapatılan
kişi, işkenceye, insanlık dışı, aşağılayıcı muameleye veya bir tedbir olan tutuklama vasıtasıy-
la cezaya maruz bırakılmıştır.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti›nde tutuklu, adaletten kaçma veya delil karartma
şüphesi nedeniyle tutukevinde değil, birçok insan hak ve hürriyetinin kısıtlandığı
kapalı cezaevinde tutulmaktadır. Sırf bu durum bile, haksız tutuklanana karşı
işkence yasağının ihlal edildiği anlamına gelir. Bu nedenle, gerçekte tutuklanmaması
gereken bir kişinin hukuka aykırı şekilde tutulmasının bir sonucu da, kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının yanında işkence yasağının ihlal edilmesidir.
Özellikle tutukluluğun açık hukuka aykırılığında veya tutuklama tedbirinin
bir insanı baskı altına almak veya toplum yaşamından koparmak için uygulandığı
durumda başka bir unsur veya kanıt aramaksızın İHAS m.3›de düzenlenen işkence
yasağının ihlal edildiği kabul edilmelidir. Haksız tutuklamanın doğal bir sonucu olan
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali zaten tartışmasız vardır. Esas olan, bunun
yanında haksız tutuklanan bireyin hangi hak veya hürriyetinin ihlal edildiğinin
tespitidir…
Sonuç olarak; haksız tutuklamanın ağır şekilde seyrettiği durumlarda İHAS m.3’de ta-
nımlanan işkence yasağının başka delil ve tespite ihtiyaç olmaksızın hak ihlali oluşturduğu
yönünde karara varılması gerekir. Aksi halde, hukuk devleti olduğu iddia eden toplumlarda
çok sert ve acımasız bir tedbir olan tutuklamanın kullanılması suretiyle bireylere değişik
maksatlarla baskı uygulanması, bu yolla da bireylerin işkenceye, insanlık dışı veya aşağılayı-
cı muameleye veya cezaya tabi tutulması gündemde kalmaya devam eder…
206