Page 203 - Sayın Adnan Oktar ve Arkadaşlarımıza İsnat Edilen Suçlamalar ve Cevapları
P. 203
kalan, yaşlı ailelerine bakmaları gerekirken bakamayan ve çok daha önemlisi ağır hastalıkları olan
50’li yaşlardaki insanların nasıl büyük bir stres ve psikolojik sıkıntı içine düştükleri herkesçe bi-
linmektedir. Üstelik bu kişilere hiç işlemedikleri çok ağır suçların yüklenmesi de, onların psiko-
lojisi üzerinde çok olumsuz etki yapmaktadır. Nitekim Ergenekon, Balyoz, Amirallere Suikast vb.
uydurma davalarda üzerlerine inanılmaz haksız suçlamalar atılan bazı şerefli ordu mensupları
intihara varan reaksiyonlar göstermiştir. Yarbay Ali Tatar, Albay Berk Erden, Pilot Albay Fahri Ay-
dın, Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp, Gazi emekli Albay Abdülkerim Kırca bu duruma sadece
birkaç örnektir.
Prof. Dr. Ersan Şen’e göre haksız tutuklama ve tutukluların tutukevi yerine hükümlülerin bu-
lunduğu cezaevlerine gitmesi bile başlı başına işkence suçunun ihlalidir.
Bir de bunun üstüne bazı kamu görevlilerinin de olaylara dahil olmasıyla uygulanan psikolojik
baskı ve tehditlerle, yani manevi işkenceyle tutukluların iftiracılığa teşviki çok kolay olmaktadır.
Emekli Ankara Cumhuriyet Savcısı Cahit Yahşi’nin, Türkiye Barolar Birliği Dergisi’nde tutuklu
sanıklarla ilgili yazdığı görüşleri konuya çok güzel ışık tutmaktadır:
“Tutuklamayla kişi, yaşadığı çevreden ansızın koparılıp bir yere kapatılıverir. Böylece
yaşadığı dünya ile ilişiği birden kesilir. Yarın vadesi dolacak alacakları, borçları, gireceği iş
ya da okul sınavı, tarlada kalan ürünü, yarım kalan ekini, akan çatısı, hasta anasının ilacı,
doğumevine yatacak karısı, evinin yiyeceği içeceği, çocuğun okulu, kira parası, elektrik, su,
telefon makbuzları, verdiği randevu, kaldırım kıyısına bıraktığı otomobili, kamyona sarılı yaş
sebzesi, üç gün sonra yapılacak düğünü, nişanı, konukları ne olacaktır? Kim çözümleyecek-
tir? Nasıl çözümlenecektir?
Benzer yüzlerce durum ve binlerce soru. Ve geride gözü yaşlı yakınlar.
Tutuklanan kişi sanki ölmüş gibidir. Her durumu çözümsüz, her sorusu yanıtsız ve her işi
yarım kalıverir.
Oysa, kesin hükümle cezalandırılan kişi cezaevine girmeden kendisini buna hazırlar. Çün-
kü; cezasının verilmesinden kesinleşmesine değin bir süre geçer.
Temyiz yoluna gidilmişse bu süre daha da artar. Kesinleşen cezanın infazı için çağrı çı-
kartılır, bir süre daha geçer. Koşulları elverirse infaz dört ay sonraya ertelenebilir, bu da ek
süredir. Böylece hükümlü cezaevine girmeden işini nasıl çekip çevireceğini, ailesini nasıl ge-
çindireceğini, ilişkilerini nasıl sürdüreceğini, hatta cezaevinde neler yapabileceğini düşünme,
tasarlama ve uygulama zamanı bulur.
Tutuklunun böyle bir zamanı hiç olmaz.
Hükümlü bir suç işlemiştir, sonucuna da katlanmak zorundadır. Başına gelenler ve gele-
cek olanlar kendi eyleminin doğal sonuçlarıdır.
Tutuklu ise aynı konumda değildir. Suçu işlediği saptanmamıştır ki sonucuna katlanması
doğal görülebilsin.
Tutukluluğun acılı ikinci dönemi tutukevinde yaşanır: Henüz suçu işlediği bile kesin ol-
203