Page 105 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 105

BİRİNCİ HÜCCET-İ  İMANİYE                                                                                                          107

           denizler mahlukatı adedince şahidler gösterir diye anladı. Ve denizlerin
           ve nehirlerin umum şehadetlerini irade ederek ifade etmek manasında,
           Birinci Makam'ın dördüncü mertebesinde:

                            ِ ِ
                    ِ ِ
                                                   ِ
              ۪ ۪ عي   مج ۪هتدحو  ۪   فِ ۪  ۪هدوجو۪ ِ بوجو ۪ ٰ۪ لع َّ۪  َ  ۪ لد  ي   ذَّلا ۪دوجوْلا۪ب ِ جاوْلا ۪۪للّٰاَّ۪لا ِ ۪ ا۪هٰلا َٓ ِ  ۪ َلا ۪
                                                                        َ
                                                                 ُ ه
              ُ
                                                              َ
                                     ُ ُ
                                          َ
                                                     ُ ُ
                  َ
                     َ ْ َ
                               ُ ُ
                                                          ُ
                                  ِ ِ
                                         ِ
                             ِ
                        َ
                           َ
                                                         َ
                                                      ِ َ
                                    َ َ َ َ َ
                                 َ
              َ  ۪ ۪و  ۪ ِي   خسَّتلا ۪ ِ ۪ ةقيقح ۪ةَطاحا۪ةمَظع۪ةداهبِ  اه ۪ ِ  َ  يف    ۪ام ۪ ۪ عي   مج ِ ب ِ۪رانََّلاْا۪وِ۪راحِبْلا
                                                             َ ْ
                                                                     َ
                                                                  َ
                                            ِ
                                     ِ ِ
                                               ِ
                            ِ
                                                       ِ ِ
                   ِ ۪ ةدهاشمْلا ِ ب۪ةمَظتنمْلا۪ةعساوْلا۪ةرادلاْا۪وِ۪راخدلاْا۪و۪ةَظفاحمْلا
                                                             ِ
                                                      َ
                                             َ َ
                                         َ
                                                               َ َ ُ
                                      َ
                             َ َ ْ ُ
                   َ َ َ ُ
                                                  َ
                                                           َ
                                                       ِّ
           denilmiş.

                  Sonra dağlar ve sahralar, seyahat-ı fikriyede bulunan o yolcuyu
           çağırıyorlar,  "Sahifelerimizi  de  oku!"  diyorlar.  O  da  bakar,  görür  ki:
           Dağların Küllî Vazifeleri ve Umumî Hizmetleri o kadar azametli ve hik-
           metlidirler; Akılları hayret içinde bırakır. Meselâ: Dağların zeminden
           Emr-i Rabbanî ile çıkmaları ve zeminin içinde, inkılabat-ı dâhiliyeden
           neş'et  eden  heyecanını  ve  gazabını  ve  hiddetini,  çıkmalarıyla  teskin
           ederek;  zemin  o  dağların  fışkırmasıyla  ve  menfeziyle  teneffüs  edib,
           zararlı olan sarsıntılardan ve zelzele-i muzırradan kurtulup, vazife-i de-
           vriyesinde sekenesinin istirahatlarını bozmuyor. Demek nasılki sefine-
           leri sarsıntıdan vikaye ve müvazenelerini muhafaza için onların direkleri
           üstünde kurulmuş; öyle de dağlar, zemin sefinesine bu manada hazineli
           direkler olduklarını, Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan
                              ۞   ِ               ۞
               اهيسرَا ۪ َ لاب ِ جْلا۪و ۪  ۪ساور ۪ اهيف    ۪انيقْلَاو ۪  ۪اداتوَا۪ َ لاب ِ جْلا۪و   gibi çok
                                                       َ
                                                      ً ْ
                                                                  َ
                                                             َ
                َ ٰ ْ
                       َ
                            َ
                                            َ ْ َ َ
                                       َ َ
                                    َ
                                 َ
           Âyetlerle ferman ediyor.
                  Hem meselâ, dağların içinde Zîhayata lâzım olan her nevi men-
           ba'lar, sular, madenler, maddeler, ilâçlar o kadar hakîmane ve müdeb-
           birane ve kerimane ve ihtiyatkârane iddihar ve ihzar ve istif edilmiş ki;
           bilbedahe  Kudreti  nihayetsiz  bir  Kadîr'in  ve  Hikmeti  nihayetsiz  bir
           Hakîm'in hazineleri ve anbarları ve hizmetkârları olduklarını isbat eder-
           ler, diye anlar. Ve sahra ve dağların dağ kadar vazife ve Hikmetlerinden
           bu iki cevhere sairlerini kıyas edib, dağların ve sahraların umum Hik-
           metleriyle, hususan ihtiyatî iddiharlar cihetiyle getirdikleri       şehadeti
           ve     söyledikleri     ۪وهَّ۪لاا ِ  ۪ ۪ هٰلا َٓ ِ  ۪ َلا ۪      Tevhidini,
                                   َ
                              َ ُ
   100   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110