Page 122 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 122

124                                                                                                                                    ASA-YI MUSA

          ve Mu'cizeleriyle; kendi mesleklerinde ve Vazifelerinde en ileri ve
          en mükemmel olan bu Zâtı tasdik edib, davasını imza ediyorlar. Ve
          lisan-ı kal ve İcma' ile Vahdaniyete delalet ettikleri gibi, lisan-ı hal
          ile ve İttifakla bu Zâtın Sadıkıyetine şehadet ediyorlar diye anladı.

                 Beşincisi: Bu Zâtın Düsturlarıyla ve Terbiyesi ve Tebaiye-
          tiyle ve arkasından gitmeleriyle Hakka, Hakikata, Kemalâta, Kera-
          mata, Keşfiyata, Müşahedata yetişen binlerce Evliya Vahdaniyete
          delalet  ettikleri  gibi;  Üstadları  olan  bu  Zâtın  Sadıkıyetine  ve
          Risaletine, İcma' ve İttifakla şehadet ediyorlar. Ve Âlem-i Gaybdan
          verdiği haberlerin bir kısmını Nur-u Velayetle müşahede etmeleri
          ve umumunu Nur-u İmanla ya  İlmelyakîn veya  Aynelyakîn veya
          Hakkalyakîn suretinde itikad ve tasdik etmeleri; Üstadları olan bu
          Zâtın Derece-i Hakkaniyet ve Sadıkıyetini güneş gibi gösterdiğini
          gördü.
                 Altıncısı: Bu Zâtın Ümmiliğiyle beraber getirdiği Hakaik-i
          Kudsiye  ve  ihtira  ettiği  Ulûm-u  Âliye  ve  keşfettiği  Marifet-i
          İlahiyenin  Dersiyle  ve  Talimiyle,  Mertebe-i  İlmiyede  en  yüksek
          makama  yetişen  milyonlar  Asfiya-i  Müdakkikîn  ve  Sıddıkîn-i
          Muhakkikîn ve  Dâhî-i Hükema-i Mü'minîn, bu Zâtın üss-ül esas
          davası olan Vahdaniyeti, kuvvetli bürhanlarıyla bil'ittifak isbat ve
          tasdik ettikleri gibi; bu Muallim-i Ekberin ve bu Üstad-ı A'zamın
          Hakkaniyetine ve sözlerinin Hakikat olduğuna ittifakla şehadetleri,
          gündüz gibi bir Hüccet-i Risaleti ve Sadıkıyetidir. Meselâ: Risale-i
          Nur, yüz parçasıyla, bu Zâtın Sadıkıyetinin bir tek Bürhanıdır.

                 Yedincisi: Âl ve Ashab namında ve nev'-i beşerin Enbiyadan
          sonra feraset ve dirayet ve Kemalâtla en meşhuru ve en muhterem
          ve en namdarı ve en dindar ve en keskin nazarlı Taife-i Azîmesi;
          kemal-i merak ile ve gayet dikkat ve nihayet ciddiyetle, bu Zâtın
          bütün gizli ve aşikâr hallerini ve fikirlerini ve vaziyetlerini taharri
          ve teftiş ve tedkik etmeleri neticesinde; bu Zâtın dünyada en Sadık
          ve en yüksek ve en haklı ve Hakikatlı olduğuna ittifak ile ve İcma'
          ile sarsılmaz tasdikleri ve kuvvetli İmanları, güneşin ziyasına delalet
          eden gündüz gibi bir delildir, diye anladı.

                 Sekizincisi:  Bu  Kâinat,  nasılki  kendini  İcad  ve  İdare  ve
          Tertib eden ve Tasvir ve Takdir ve Tedbir ile bir saray gibi, bir Ki-
          tab gibi, bir sergi gibi, bir temaşagâh gibi tasarruf eden Sâniine ve
          Kâtibine ve Nakkaşına delalet eder. Öyle de; Kâinatın Hilkatindeki
   117   118   119   120   121   122   123   124   125   126   127