Page 126 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 126
128 ASA-YI MUSA
Kemalât-ı İlmiyesiyle Kur'anın bir Mu'cizesidir ve Kur'an Kelâmullah
olduğuna bir Hüccet-i Katıasıdır.
İkinci Nokta: Kur'an, bu dünyada öyle nuranî ve saadetli ve
hakikatlı bir surette bir tebdil-i hayat-ı içtimaiye ile beraber, İnsan-
ların hem nefislerinde, hem Kalblerinde, hem Ruhlarında, hem
Akıllarında, hem hayat-ı şahsiyelerinde, hem hayat-ı içtimaiye-
lerinde, hem hayat-ı siyasiyelerinde öyle bir inkılab yapmış ve ida-
me etmiş ve idare etmiş ki; ondört asır müddetinde, her dakikada,
altıbin altıyüz altmışaltı Âyetleri, kemal-i ihtiramla, hiç olmazsa yüz
milyondan ziyade insanların dilleriyle okunuyor ve insanları
terbiye ve nefislerini tezkiye ve Kalblerini tasfiye ediyor. Ruhlara
inkişaf ve terakki ve Akıllara İstikamet ve Nur ve Hayata Hayat ve
Saadet veriyor. Elbette böyle bir Kitabın misli yoktur, hârikadır,
fevkalâdedir, Mu'cizedir.
Üçüncü Nokta: Kur'an, o asırdan tâ şimdiye kadar öyle bir
Belâgat göstermiş ki, Kâ'be'nin duvarında altunla yazılan en meşhur
ediblerin "Muallakat-ı Seb'a" namıyla şöhretşiar kasidelerini o dere-
ceye indirdi ki, Lebid'in kızı, babasının kasidesini Kâ'be'den indirir-
ken demiş: "Âyâta karşı bunun kıymeti kalmadı."
Hem bedevi bir edib: ۪رمءوت۪ام ِ ب۪عدصاف Âyeti okunurken
ُ َ ْ ُ َ ْ َ
َ
ْ
işittiği vakit secdeye kapanmış. Ona demişler: "Sen Müslüman mı
oldun?" O demiş: "Hâyır, ben bu Âyetin Belâgatına secde ettim."
Hem İlm-i Belâgatın Dâhîlerinden Abdülkahir-i Cürcanî ve Sekkakî
ve Zemahşerî gibi binlerle dâhî İmamlar ve mütefennin Edibler İcma'
ve İttifakla karar vermişler ki: "Kur'anın Belâgatı, tâkat-ı beşerin
fevkindedir, yetişilmez."
Hem o zamandan beri mütemadiyen meydan-ı muarazaya da-
vet edib, mağrur ve enaniyetli ediblerin ve beliglerin damarlarına do-
kundurup, gururlarını kıracak bir tarzda der: "Ya birtek Surenin mis-
lini getiriniz veyahut dünyada ve Âhirette helâket ve zilleti kabul
ediniz." diye ilân ettiği halde o asrın muannid beligleri birtek Surenin
mislini getirmekle kısa bir yol olan muarazayı bırakıp, uzun olan, can
ve mallarını tehlikeye atan muharebe yolunu ihtiyar etmeleri isbat
eder ki, o kısa yolda gitmek mümkün değildir.
Hem Kur'anın dostları, Kur'ana benzemek ve taklid etmek
şevkiyle ve