Page 64 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 64
66 ASA-YI MUSA
ve Uhreviyeyi zikreder. O makamı nurlandırır, ulvîleştirir. Risale-i Nur,
Âyetlerin âhirlerinde ekseriyetle gelen
۞ ۪ مي لع ۪۪ء َ شَِ۪لُك ِ ب۪للّٰا۪نا ِ ۪ ريدق َ ۪ء َ شَِ۪لُك۪ ٰلع۪للّٰا۪ن ِ ۪ ا
ٍ
ٍ ۪ ۞ ۪
َ َ ه َّ
َ ه َّ
ِّ
ِّ
َ
ْ
ْ
۪ مي حرلا ۪ ۪ زي زعْلا ۪وهو ۞ ۪ مي كحْلا ۪ ۪ زي زعْلا ۪وهو
َّ
ُ
َ ُ َ
َ ُ َ
ُ
ُ َ
َ
ُ َ
gibi Tevhidi ve Âhireti ifade eden Fezlekelerde ve Hâtimelerde ne kadar
yüksek bir Belâgat ve Meziyetler ve Cezaletler ve Nükteler bulun-
duğunu Yirmibeşinci Söz'ün İkinci Şu'lesinin İkinci Nurunda o Fezleke
ve Hâtimelerin pekçok Nüktelerinden ve Meziyetlerinden on tanesini
beyan ederek, o hülâsalarda bir Mu'cize-i Kübra bulunduğunu muan-
nidlere de isbat etmiş. Evet Kur'an, o teferruat-ı şer'iye ve kavanin-i
içtimaiyenin beyanı içinde birden muhatabın nazarını yüksek ve küllî
noktalara kaldırıp, sade üslûbu bir ulvî üslûba ve Şeriat Dersinden Te-
vhid Dersine çevirerek Kur'anı, hem bir Kitab-ı Şeriat ve Ahkâm ve
Hikmet, hem bir Kitab-ı Akide ve İman ve Zikir ve Fikir ve Dua ve
Davet olduğunu gösterip her makamda çok Makasıd-ı İrşadiye-i
Kur'aniyeyi Ders vermesiyle Mekkiye Âyetlerin Tarz-ı Belâgatlarından
ayrı ve parlak mu'cizane bir cezalet izhar eder. Bazan iki kelimede
meselâ ۪ي مَلاعْلا ۪بر ve ۪كبر de, ۪كبر Tabiriyle Ehadiyeti ve
َ
َ ُّ َ
َ ُّ َ
َ
ُّ َ
۪ي مَلاعْلا ۪بر ile Vâhidiyeti bildirir. Ehadiyet içinde Vâhidiyeti ifade
َ
َ
ُّ َ
eder. Hattâ bir Cümlede; bir zerreyi bir gözbebeğinde gördüğü ve yer-
leştirdiği gibi, Güneş'i aynı Âyetle, aynı çekiçle göğün gözbebeğinde
ِ
yerleştirir ve göğe bir göz yapar. Meselâ: ۪ضرَلاْاو ۪ ۪ ت اومسلا ۪ ۪ قَلخ Âyetin-
َ َ
َ
َ ٰ َّ
َ ْ
ِ
ِ
ِ
ِ
den sonra, ِ۪ليَّلا۪فِ۪راهنلا۪جلوي۪وِ۪راهنلا۪فَِ۪ليَّلا۪جلوي Âyetinin akabinde
َ َّ
َ َ َّ
ْ
ُ ُ َ
ْ
ُ ُ
ِ
۪ ِرودصلا ۪تاَذ ِ ب۪مي لع۪وه۪و der. "Zemin ve göklerin Haşmet-i Hilkatinde
َ َ ُ َ
ُ ُّ
Kalbin dahi hatıratını bilir, İdare eder." der, tarzında bir Beyanat cihe-
tiyle o sade ve Ümmiyet mertebesini ve avamın fehmini nazara