Page 80 - Risale-i Nur - Asa-yı Musa
P. 80
82 ASA-YI MUSA
ِ
۪ ِ ضرَلااو ۪ ْ ۪ تاومسلا ۪رون ۪ ۪ للَّٰا Âyetinin Envârından bir Nurunu bize gös-
َ
ُ ه ُ
َ ٰ َّ
ُ
ْ
terir ve bu meyve ne kadar tatlı olduğunu tattırır. İkinci bir küllî
meyvesine "Yirmidördüncü" ve ا (Elif)ler Kerametini gösteren "Yir-
midokuzuncu Söz"ler işaret edib parlak bir surette Meleklerin Vücu-
dunu ve Vazifesini isbat etmişler. Evet Kâinatın her tarafında, cüz'î ve
küllî her şeyde, her nevide, kendini tanıttırmak ve sevdirmek içinde mer-
hametkârane bir Haşmet-i Rububiyet, elbette o Haşmete, o Merhamete,
o Tanıttırmaya, o Sevdirmeye karşı Şükür ve Takdis içinde bir geniş ve
ihatalı ve şuurkârane bir Ubudiyetle mukabele etmesi lâzım ve kat'îdir.
Ve şuursuz cemadat ve Erkân-ı Azîme-i Kâinat hesabına o Vazifeyi, an-
cak hadsiz Melekler görebilir ve o Saltanat-ı Rububiyetin her tarafta,
serada süreyyada, zeminin temelinde, dışında hakîmane ve haşmet-
kârane icraatını onlar temsil edebilirler.
Meselâ, felsefenin ruhsuz kanunları pek karanlık ve vahşetli
gösterdikleri Hilkat-ı Arziye ve Vaziyet-i Fıtriyesini, bu meyve ile
nurlu, ünsiyetli bir tarzda Sevr ve Hut namlarındaki iki Meleğin omuz-
larında, yani nezaretlerinde ve Cennet'ten getirilen ve fâni küre-i arzın
bâki bir temel taşı olmak, yani ileride bâki Cennet'e bir kısmını devret-
meğe bir işaret için Sahret namında uhrevî bir madde, bir Hakikat
gönderilip Sevr ve Hut Meleklerine bir Nokta-i İstinad edilmiş diye
Benî-İsrail'in eski Peygamberlerinden Rivayet var ve İbn-i Abbas'tan
dahi mervîdir. Maatteessüf bu kudsî mana, mürur-u zamanla bu teşbih,
avamın nazarında Hakikat telakki edilmekle, Aklın haricinde bir suret
almış. Madem Melekler havada gezdikleri gibi toprakta ve taşta ve yerin
merkezinde de gezerler; elbette onların ve küre-i arzın, üstünde duracak
cismanî taş ve balığa ve öküze ihtiyaçları yoktur.
Hem meselâ küre-i arz, küre-i arzın nevileri adedince başlar ve
o nevilerin ferdleri sayısınca diller ve o ferdlerin a'za ve yaprak ve
meyveleri mikdarınca Tesbihatlar yaptığı için elbette o haşmetli ve şuur-
suz Ubudiyet-i Fıtriyeyi bilerek, şuurdarane temsil edib Dergâh-ı İla-
hiyeye takdim etmek için kırkbin başlı ve her başı kırkbin dil ile ve her-
bir dil ile kırkbin Tesbihat yapan bir Melek-i Müekkeli bulunacak ki,
Ayn-ı Hakikat olarak Muhbir-i Sadık haber vermiş. Ve Hilkat-ı