Page 169 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 169

PARLAK FIKRALAR ve GÜZEL MEKTUBLAR                                               171


                                                                         ِ   ش ِ
           Ve  hâkeza,  بْكَا للَّٰا   بْكَا    للَّٰا  ve    Duadan    sonra  للّٰا َّلاا  َ    َلا     ا   هٰل
                       َ      ُ ه  َ      ُ ه                      ُ ه

                  ِ     ش ِ
                     ٰ
                        َ
           للّٰا     َّلاا   هلا   لا    otuzüç def´a O Tarikat-ı Ahmediyyenin (A.S.M.) Halka-i
           ُ ه
                    َ
           Zikrinde ve Hatme-i Kübrâsında o sâbık mâna ile o İhvân-ı Tarîkatı nazara
           alıp, O Halkanın Ser-Zâkiri olan Zât-ı Ahmediyeye (A.S.M.) müteveccih
           olup
                    ِ   للّٰا  َلوسر اي     كيَل   ع ٍمَلاس ف   ْلَا  فْلَا و ةَلاص فْلَا فْل   َا
                                                              ِ
                                             ِ
                                                        ٍ
                     ه
                                                                   ُ
                                     َ ْ
                                                  ُ
                            َ
                                 َ َ
                                                      َ
                           ُ
                                          َ
                                                           َ
           der,  diye  anladım  ve  hissettim  ve  hayalen  gördüm.  Demek,  Tesbihat-ı
           Salâtiyenin çok ehemmiyeti var.

                                                                     Said Nursî

                                           * * *

                  Hâfız Ali'nin bu def'aki Mektubunda çok mübarek ve yüksek Duası
           bizi  en  derin  Ruhumuzdan  mesrur  edip  şükre  sevketti  ve  her  musibet-
           zedeye  ve  hüzün  ve  kederlere  düşenlere  Mâna-yı  İşârîsiyle  mededres  ve
           halâskâr ve şifadar ve medar-ı sürur olan
                                         ِ
                         اريُ ِرسعْلا عم نا   ve  َكردص كَل  حرن لَ   َا َ
                                                      َ
                          ً ْ ُ  ْ ُ  َ َ َّ     َ ْ  َ  ْ َ ْ َ  ْ
           her  musibetzedeye  baktığı  gibi,  bu  geçen  hastalık  cihetiyle  bize  de
           baktığını yazıyor. Evet, Hâfız Ali (R.H.) O Noktayı tam görmüş. Ben de
           tasdikan  derim  ki:  Eğer  o  hastalık  yirmi  derece  tezâuf  etseydi,  bizlere
           kazandırdığı neticeye nisbeten yine ucuz düşerdi ve Rahmet olurdu. Fakat
           Hâfız  Ali'nin  (R.H.)  Üstadı  hakkında  benim  haddimden  çok  fazla  isnad
           ettiği  meziyet  ve  mâsumiyeti,  onun  mâsum  lisaniyle  hakkımda  medih
           olarak değil, belki bir nevi' Dua olarak tasavvur ediyoruz.

                  Hem  Hâfız  Ali'nin,  Sava  gibi  yerler,  karyeler  ve  Isparta  bir
           Medrese-i  Nuriye  hükmüne  geçmesi  ve  Risale-i  Nurun  Sâdık  Şâkirdleri
           hârikulâde  olarak  günden  güne  yükselmeleri,  tenevvür  etmeleri,  bizleri
           belki  Anadolu'yu,  belki  Âlem-i  İslâmı  mesrur  ve  müferrah  eden  bir
           Hakikatlı haber telâkki ediyoruz.
   164   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174