Page 31 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 31
PARLAK FIKRALAR ve GÜZEL MEKTUBLAR 33
latif bir Tevafuk, bir vakıadır. Risalet-ün Nur Hizmetinin şübhesiz bir Ke-
rametidir. Evet Risale-i Nur'un bir Silsile-i Kerametinin menbaı olan Teva-
fuk, bu vakıada o cinsten altı aded Tevafukatın ittifakı ise, tesadüf ihtima-
lini köküyle keser diye hükmettik. Şöyle ki:
Birkaç günden beri Üstadımızın ziyaretine gitmediğimizden, Kar-
deşim Emin ile beraber Üstadımızın ziyaretine gittik. İkindi vakti beraber
Namaz kıldıktan sonra bize emretti ki: "Size yemek yedireceğim, burada
tayininiz var." Mükerreren, "Yemezseniz bana dokuz zarar olur" dedi.
"Çünki yiyeceğinize karşı Cenab-ı Hak gönderecek." Yemek yemekten
affımızı rica etmiş isek de emretti: "Rızkınızı yiyin, bana gelir." Emrini
kırmamak için, lütuf buyurduğu tereyağı ve kabak tatlısını ekmekle yeme-
ğe başladık. Daha sofrada iken, ümid edilmeyen bir vakitte, ve bir tarzda
ve aynı miktarda bir adam geldi. Elinde yediğimiz kadar taze ekmek, aynı
yediğimiz mikdarda (fındık kadar) tereyağı ve diğer elinde bize verilen
tam bir misli kabak tatlısı olarak kapıyı açtı. Artık taaccüb edilecek, hiç bir
cihette tesadüfe mahal kalmayarak, Risalet-ün- Nur Şakirdlerinin Rızkın-
daki Bereket-i Rabbanîyi gözümüzle gördük. Üstadımız emretti: "İhsan on
misli olacak. Halbuki bu İkram tamıtamına mislidir. Demek, tayin ciheti
galebe etti. Tayin temini ise, mizan ile olur." Sonra aynı akşamda, Sadaka
ciheti dahi hükmünü gösterdi. Biz gördük ki, ekmek on misli, tereyağı
tatlısı o da on misli ve kabak tatlısı çok sevmediği için kabak, patlıcan
turşusu on misli; me'mulün hilafına, Risalet-ün-Nur'dan İkinci Şua'ın bir
hafta mütalaasına mukabil bir manevî ücret olarak geldi, gözümüzle
gördük. Demek, kabak tatlısının tatlılığı, tereyağın un helvasına girdi,
kendisi turşuda kaldı.
Risale-i Nur Şakirdlerinin, Hüsn-ü Hizmetine acele bir mükâ-
fat gördükleri gibi; Hizmette kusur edenler dahi tokat yediklerini -
Isparta'da olduğu gibi- burada dahi gözümüzle gördük. Pek çok
vukuatından beş-altısını beyan ediyoruz:
B i r i n c i s i: Ben -yani Tahsin- bir gün, yeni açtığımız dükkân
meşgalesiyle bana emrolunan Vazife-i Nuriyeyi tenbellik edip yapamadım.
Aynı vakitte şefkatli bir tokat yedim. Dükkânda otururken birisi bana
geldi, tebdil edilmek için emanet olmak üzere