Page 33 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 33
PARLAK FIKRALAR ve GÜZEL MEKTUBLAR 35
Hem Risale-in-Nurun suhuletle İntişarının bir Kerametini, bu Mektubu
yazdığımız zamanda ve yemekteki Kerâmet dakikasında gözümüzle
gördük. Şöyle ki:
Ehemmiyetli yedi-sekiz Risale ve İşârât-ı Kur'aniye Şuaını, mühim
bir Mektubla beraber, bir torbada ehemmiyetli bir Kardeşimize bir şehre
göndermiştik. Şoför o paketi düşürmüştü. Böyle bir zamanda böyle
Eserleri münafıklar, casuslar haber almadan, emin bir el ile beş gün sonra
elimize geçti. Kanaatımız geldi ki, bir İnayet bizi himaye ediyor.
Hem Risale-in-Nurun hakkında İnayet-i Rabbaniyenin lâtif bir
Himayeti şudur ki: Karanlık bir vaziyette, korkutan bir zamanda casusların
ve taharri me'murlarının tecessüsleri Üstadımızın menzilini sarması
dakikasında bir fare, Üstadımızın bir çorabını aldı. Ne kadar aradık, hiçbir
yerde bulamadık. O farenin yuvasını gördük, kabil değil çorap oraya
giremez. İki gün sonra gördük ki, o hayvan, o çorabı getirmiş, öyle yere ki:
Saklanmış, muhteviyatı unutulmuş olan mahrem Mektubların ve Evrak-
ların tam yanında bırakılmış. Halbuki iki defa oraya bakmıştık, göreme-
miştik. Hem o çorabı o yere getirmek, soba borusuna çıkıp yukarıdan olur;
gayet kurnaz ve zeki adam ancak o işi yapar. Hiçbir cihette tesadüf ihtimali
kalmadığından, Üstadımız dedi: "Bu mektubları oradan kaldıracağız." Biz
onlara baktık, gerçi siyasetle alâkaları yoktur, fakat vehham casuslara,
aleyhimize habbeyi kubbe yapmağa ehemmiyetli bir vesile olurdu. Biz
hem onları, hem daha bahaneye medar olabilen başka şeyleri kaldırdık. O
heyecanımızdan casuslar haber alıp anladılar ki, hazırlandık. Daha hücum
etmeden yalnız ikinci gün Emin, elinde bir torba ile menzile girdi. Tam
arkasında karakol komiseri, gizli hissettirmeden girdi. Eminin elinde
Kitablar yerinde yoğurdu gördü, tavrını değiştirdi.
E l h â s ı l : Risalet-ün-Nurun İntişarına karşı gelen düşman ve
casuslara mukabil birtek fare çıktı, plânlarını zîr ü zeber etti.
Evet Evet Evet Evet Evet Evet
Tevfik Ahmed Tahsin Hilmi Feyzi Said Nursî
* * *