Page 95 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 95

BİRİNCİ  ŞUA                                                                                                            97



           Bir  ع yetmiş,  dört   ل   dört ا  yüz  yirmi  dört  olup  yekûnü  bin  üçyüz

           kırkiki  ederek  bu  asrın  şu  tarihine  nazar-ı  dikkati  celbetmekle  beraber,
           Kur'ânın Tenziliyle çok alâkadar bir Nura parmak basıyor. Ve o tarihten az
           sonra  Mu’cizat-ı  Ahmediye  (A.S.M.)  Risalesi  ve  Yirminci  ve  Yirmi-
           dördüncü  Mektublar  gibi  Risalet-ün-Nurun  en  Nuranî  Cüzleri  meydan-ı
           intişara çıkmaları ve Kur'ân'ın kırk vecihle İ’cazını isbat eden Mu’cizat-ı
           Kur'âniye  Risalesiyle  Haşre  dair  Onuncu  Sözün  ikisinin  kırkikide  İnti-
           şarları ve kırkaltıda fevkalâde İştiharları aynı tarihte olması bir kuvvetli
           emâredir  ki, bu  Âyet  Ona  hususî  bir iltifatı var. Hem nasılki bu Âyetler

                                                             ِ
                                                         ِ
           Te'lif ve İntişarına işaret ederler, öyle de yalnız   با َ ْ  ا   تكل  ُ    ي   ل     نت Kelimesi
                                                                     ْ َ
                                                   ن
           Risalet-ün  Nurun  ismine -şeddeli ن   bir        sayılmak  cihetiyle-  gayet
           cüz'î  bir  farkla  Tevafuk  edip  remzen  bakar,  kendine  kabul  eder.  Çünki
               ِ
           ِ
             باتكلا  لي    نت  Kelimesi  dokuzyüz  ellibir  ederek  Risalet-ün-Nurun
                     ُ
                        ْ َ
              َ ْ
           makamı  olan  dokuzyüz  kırksekize  Sırlı  üç  farkla  Tevafuk noktasından
           bakar.


                  Birden  hatıra  geldi  ki:  Bu  üç  farkın  Sırrı  ise  Risalet-ün-Nurun
           mertebesi  üçüncüde  olmasıdır.  Yani  Vahiy  değil  ve  olamaz.  Hem
           umumiyetle  dahi  İlham  değil,  belki  ekseriyetle  Kur'anın  Feyziyle  ve
           Medediyle  Kalbe  gelen  Sünühat  ve  İstihracat-ı Kur'aniyedir.  Cây-i dik-
           kattir       ki       birinci        مح    olan     Sûre - i    Mü'minde
                                     ٰ
                             ِ
                                    ِ
                                ِ
           ميل َ    ْلا   ع     ِزي    زعْل ا  ِ   للّٰا نم ب اتك   لا لي  نت    makam - ı  cifrîsi,    bazı   mühim

                                           ْ َ
                                      ْ ُ
                                   َ
                         ه َ
                     َ
           Âyetler gibi bin üçyüz yetmişe bakıyor. Acaba onbeş - yirmi sene sonra
           başka  bir  Nur-u  Kur'an  zuhur  mu  edecek..  yahut  Resâil-in-Nurun  bir
           İnkişaf-ı  Fevkalâde  ile  bir  Fütuhatı  mı  olacak  bilmediğimden  o  kapıyı
           açamıyorum.
                                                             ِ
                                                                        مح Âyet-i
                                           ِ
                  YİRMİBEŞİNCİ ÂYET:  مي   ح     ر لا  ِنمحرلا  نم  لي    نت      ٰ
                                                                ٌ
                                                                   ْ َ
                                               َّ
                                                     ٰ ْ َّ
                                                            َ
           Kudsiyesidir. Bu Âyetin mâna-yı işarîsi, Resail-in-Nur ile münasebeti çok
           kuvvetlidir. Bir ciheti şudur ki, Risalet-ün-Nur'un ve Şâkirdlerinin mesleki,
           dört Esas üzerine gidiyor.
   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100