Page 92 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 92

94                                                                                     SİKKE-İ TASDÎK-I GAYBÎ


          Âyetler  dahi  yirmiikincideki  Âyetler  gibi  Risalet-ün-Nurun  ismine  ve
          zâtına, hem te'lif ve intişarına bir mâna-i remziyle bakıyorlar.


               İ Z A H T A N    E V V E L    M Ü H İ M    B İ R    İ H T A R

                        (Lüzumlu  dört-beş  Nokta  beyan  edilecek)

                 B  i  r  i  n  c  i      N  o  k  t  a  : Hadîste vârid olduğu gibi,  "Herbir
          Âyetin  mana  mertebelerinde  bir  zâhiri,  bir  bâtını,  bir  haddi,  bir
          muttalaı   vardır.    Ve    Bu    dört    tabakadan    herbirisinin  Hadîsce


            ٍنو   صغ  و  ٍنوجش tâbir edilen füruatı, işârâtı, dal ve budakları vardır"
            ُ  ُ َ     ُ ُ
          mealindeki  Hadîsin  hükmüyle,  Kur'an  hakkında  nâzil  olan  bu  Âyet-i
          Kudsiye,  fer'î  bir  tabakadan  ve  bir  mâna-yı  işarîsiyle  de  Kur'an  ile
          münasebeti  çok  kuvvetli  bir  Tefsirine  bakmak,  şe'nine  bir  nakise  değil.
          Belki o lisan-ül gaybdaki İ'caz-ı Mânevîsinin muktezasıdır.

                 İ    k    i  n  c  i  N  o  k  t  a  :  Bir  tabakanın  mâna-yı  işârîsinin
          külliyetindeki efradının bu asırda tezâhür eden ve münasebeti pek kuvvetli
          bir  ferdi  Risalet-ün-Nur  olduğunu,  Onu  okuyan  herkes  tasdik  eder.  Evet
          ben Risalet-ün-Nur'un Has Şâkirdlerini işhad ederek derim:

                 Risalet-ün-Nur  sair  Te'lifat  gibi  Ulûm  ve  fünundan  ve  başka
          Kitablardan  alınmamış.  Kur'andan  başka  Me'hazı  yok,  Kur'andan
          başka Üstadı yok, Kur'andan başka Mercii yoktur. Te'lif olduğu vakit
          hiçbir Kitab Müellifinin yanında bulunmuyordu. Doğrudan doğruya
          Kur'anın  Feyzinden  mülhemdir  ve  Semâ-i  Kur'anîden  ve  Âyâtının
          Nücumundan, Yıldızlarından iniyor, Nüzul ediyor.

                 Ü ç ü n c ü  N o k t a : Resail-in-Nur baştan başa İsm-i Hakîm ve
          Rahîm'in  mazharı  olduğundan  bu  üç  Âyetin  âhirleri  İsm-i  Hakîm  ile  ve
          gelecek yirmibeşinci dahi Rahman ve Rahîm ile bağlamaları münasebet-i
          mâneviyeyi cidden kuvvetlendiriyor. İşte bu kuvvetli münasebet-i mânevi-
                                    ِ
                                ِ
                                              لي   ا   ل
          yeye  binaen  deriz  ki:  باتك  ُ ْ َ   نت  Cümlesinin  sarih bir mânası Asr-ı
                                           ْ َ
          Saadette  Vahiy  suretiyle  Kitab-ı  Mübînin  Nüzulü  olduğu  gibi..  mâna-yı
          işârîsiyle  de,  her  asırda  o  Kitab-ı  Mübînin  Mertebe-i  Arşiyesinden  ve
          Mu’cize-i Mâneviyesinden Feyz ve İlham tarikıyle Onun gizli Hakikatları
          ve
   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97