Page 117 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 117

120                                                                                             MESNEVÎ-Î NURİYE

           elîm  elemleri  her  dakikada  hissediliyor.  Bu  gibi  lezzetler,  o
           elemlere galebe edemez.
                  İ'lem Eyyühel-Aziz! Mer'ayı tecavüz eden koyun sürüsünü
           çevirtmek için çobanın attığı taşlara musab olan bir koyun, lisan-ı
           haliyle:  "Biz  çobanın  emri  altındayız.  O  bizden  daha  ziyade
           faidemizi  düşünür.  Madem  onun  rızası  yoktur,  dönelim."  diye
           kendisi döner, sürü de döner.

                  Ey  nefis!  Sen  o  koyundan  fazla  âsi  ve  dâll  değilsin.
           Kaderden sana atılan bir musibet taşına maruz kaldığın zaman,

                   نوعجار هيَلا  َّ  ِ   ا   ٓن    ا    و لِلّ انا    söyle ve Merci-i Hakikî'ye dön, İmana gel,
                    ِ ِ
                              ِ ِ
                                  ِ
                ِ
                            َ ه َّ
                  َ ْ
            َ ُ
           mükedder olma. O seni senden daha ziyade düşünür.
                  İ'lem  Eyyühel-Aziz!  Kalbin  umûr-u  dünyeviye  ile  kasden
           iştigal etmek için yaratılmış olmadığı şöylece izah edilebilir:
                  Görüyoruz ki, Kalb hangi bir şeye el atarsa, bütün kuvvetiyle,
           şiddetiyle o şeye bağlanır. Büyük bir ihtimam ile eline alır, kucaklar.
           Ve  ebedî  bir  devamla  onun  ile  beraber  kalmak  istiyor.  Ve  onun
           hakkında tam manasıyla fena olur. Ve en büyük ve en devamlı şeylerin
           peşindedir,  talebindedir.  Halbuki  umûr-u  dünyeviyeden  herhangi  bir
           Emir olursa, Kalbin istek ve âmâline nazaran bir kıl kadardır. Demek
           Kalb,  Ebed-ül  Âbâda  müteveccih  açılmış  bir  penceredir.  Bu  fâni
           dünyaya razı değildir.
                  İ'lem  Eyyühel-Aziz!  Kur'an,  Semadan  nâzil  olmuştur.  Ve
           Onun  nüzuluyla  Semavî  bir  Maide  ve  bir  Sofra-i  İlahiye  de  nâzil
           olmuştur.  Bu  Maide,  tabakat-ı  beşerin  iştiha  ve  istifadelerine  göre
           ayrılmış safhaları hâvidir. O Maidenin sathında, yüzünde bulunan ilk
           safha tabaka-i avama aittir. Meselâ:

                                          ِ
           امهانقتفف    اًقتر    ات َ َ َ    ناَك      ضرَلاْاو      تاومسلا      نَا  Âyet-i  Kerimesi,  beşerin
            َ ُ َ ْ َ َ َ
                                                    َّ
                        ْ
                                       َ
                                  َ ْ
                                             َ ى َّ
           birinci tabakasına şu manayı ifham ve ifade ediyor:
                  Semavat,  ayaz,  bulutsuz,  yağmuru  yağdıracak  bir  kabiliyette
           olmadığı gibi, arz da kupkuru, nebatatı yetiştirecek bir şekilde değildir.
           Sonra ikisinin de yapışıklıklarını izale ve fetk ettik. Birisinden
   112   113   114   115   116   117   118   119   120   121   122