Page 120 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 120

HABBE                                                                                                                     123

          şükretmektir.  Şükürde  bir  zahmet  yoktur.  Bilakis  Nimetin  lezzetini
          arttırır. Çünki şükür, Nimette in'amı görmek demektir. İn'amı görmek,
          Nimetin  zevalinden  hasıl  olan  elemi  def'eder.  Zira  Nimet  zâil
          olduğundan,  Mün'im-i  Hakikî  onun  yerini  boş  bırakmaz,  misliyle
          doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın.
                                     ِ ِ
                                                          ِ
                                               ِ
                          ي
                                 ِ
                 Evet      يْمَل اعْلا بر لِلّ دمحْلا ن   َا ميهوع َ ُ ْ    د رخىا و    olan     Âyet-i
                        َ
                             َ
                                                             َ
                                   َ ه ُ ْ َ
                                                  ْ ى
                                                   ُ
                                 ِّ
          Kerime,  Hamdin  Ayn-ı  Lezzet  olduğuna  delalet  eder.  Çünki  Hamd,
          İn'am Şeceresini, Nimet Semeresinde gösterir. Ve bu vesile ile zeval-i
          nimetin  tasavvurundan  hasıl  olan  elem  zâil  olur.  Çünki  şecerede  çok
          semere  vardır,  biri  giderse  ötekisi  yerine  gelir.  Demek  Hamd,  Ayn-ı
          Lezzettir.
                 İ'lem Eyyühel-Aziz! Âfâkî malûmat, yani hariçten, uzaklardan
          alınan malûmat, evham ve vesveselerden hâlî olamıyor. Amma bizzât
          vicdanî bir Şuura mahal olan enfüsî ve dâhilî malûmat ise, evham ve
          ihtimallerden temizdir. Binaenaleyh merkezden muhite, dâhilden harice
          bakmak lâzımdır.
                 İ'lem  Eyyühel-Aziz!  Küre-i  Arzı  bir  köy  şekline  sokan  şu
          medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır. Ta'dili, büyük
          bir himmete muhtaçtır. Ve keza beşeriyet Ruhundan dünyaya nâzır pek
          çok  menfezler  açmıştır.  Bunların  kapatılması  ancak  Allah'ın  Lütfuna
          mazhar olanlara müyesser olur.
                 İ'lem Eyyühel-Aziz! Bir zerre, kocaman şemsi Tecelli ile, yani
          in'ikas itibariyle istiab eder, içine alır. Fakat küçücük iki zerreyi bizzât
          yani  hacimleri  itibariyle  içine  alamaz.  Binaenaleyh  yağmurun  şemsin
          timsaline  ma'kes  olan  katreleri  gibi,  Kâinatın  zerrat  ve  mürekkebatı,
          İlim  ve  İradeye  müstenid  Kudret-i  Nuraniye-i  Ezeliyenin  -Tecelli  ve
          İn'ikas itibariyle- Lem'alarına mazhar olabilirler. Fakat gözün içindeki
          bir  hüceyre  zerresi,  "asab,  evride,  şerayin"de  tesirleri  görünen  bir
          Kudret,  Şuur  ve  İradeye  menba  olamaz.  Bu  acib  san'at,  muntazam
          nakış,  ince  Hikmetin  iktizasına  göre  Kâinatın  her  bir  zerresi,  herbir
          mürekkebatı,  Uluhiyete  mahsus  Muhit  ve  Mutlak  Sıfatlara  menba  ve
          masdar olması lâzım gelir. Veya o Sıfatlar ile muttasıf Şems-i Ezelî'nin
          Tecelliyat Lem'alarına ma'kes olmaları lâzımdır.

                 Birinci şıkta Kâinatın zerratı adedince muhalât vardır. Binaen-
          aleyh her bir zerre o büyük yükün tahammülünden âciz olduğunu
   115   116   117   118   119   120   121   122   123   124   125