Page 125 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 125

128                                                                                              MESNEVÎ-Î NURİYE

                  14-  Kıssa-i  Musa  gibi  bazı  hâdisat-ı  cüz'iyenin  tekrarı,  o
           hâdisenin büyük bir düsturu tazammun ettiğine işarettir.

                  Hülâsa: Kur'an hem Zikirdir, hem Fikirdir, hem Hikmettir,
           hem  İlimdir,  hem  Hakikattir,  hem  Şeriattır,  hem  sadırlara  Şifa,
           Mü'minlere Hüda ve Rahmettir.

                  İ'lem  Eyyühel-Aziz!  Fıtrat-ı  insaniyenin  garib  bir  hali,  gaflet
           zamanında Letaif ile havassın hükümlerini, iltibas ile birbirine benzetir,
           tefrik  edemez.  Meselâ:  El  ile  gözü  birbirine  benzetip  hizmetlerini  ve
           vazifelerini tefrik edemeyen bir mecnun, yüksekte gözüyle gördüğü bir
           şeyi almak için elini uzatıyor. El gözün komşusu olduğu münasebetle,
           onun yaptığı işi, el de yapabilir zanneder.
                  Kezalik insan-ı gafil, kendi şahsına aid edna, cüz'î bir tanzimden
           âciz  olduğu  halde  gururuyla,  hayaliyle  Cenab-ı  Hakk'ın  ef'aline
           tahakküm ile el uzatıyor.
                  Yine  insanın  fıtratında  acib  bir  hal:  İnsanın  efradı  arasında
           cismen ve sureten ayrılık varsa da pek azdır. Amma manen ve ruhen,
           aralarında  zerre  ile  şems  arasındaki  ayrılık  kadar  bir  ayrılık  vardır.
           Fakat  sair  hayvanat  öyle  değildir.  Meselâ  balık  ile  kuş,  Kıymet-i
           Ruhiyece  birbirine  pek  yakındırlar.  En  küçüğü  en  büyüğü  gibidir.
           Çünki  insanın  Kuvve-i  Ruhiyesi  tahdid  edilmemiştir.  Enaniyet  ile  o
           kadar aşağı düşerler ki, zerreye müsavi olur. Ubudiyet ile de o kadar
           yükseğe  çıkıyor  ki,  iki  cihanın  güneşi  olur.  -Hazret-i  Muhammed
           Aleyhissalâtü Vesselâm gibi.-
                  İ'lem Eyyühel-Aziz! Eşyada esas Bekadır, adem değildir. Hattâ
           ademe gittiklerini zannettiğimiz kelimat, elfaz, tasavvurat gibi seri-üz
           zeval  olan  bazı  şeyler  de  ademe  gitmiyorlar.  Ancak  suretlerini  ve
           vaziyetlerini değişerek zevalden masun kalıp bazı yerlerde tahassunla
           adem-i mutlaka gitmezler. Fen dedikleri hikmet-i cedide, bu Sırra vâkıf
           olmuş ise de, vuzuhuyla vâkıf olamamıştır. Ve aynı zamanda "Âlemde
           adem-i mutlak yoktur. Ancak terekküb ve inhilal vardır" diye ifrat ve
           hata  etmiştir.  Çünki  Âlemde  Cenab-ı  Hakk'ın  Sun'uyla  terkib  vardır.
           Allah'ın İzniyle tahlil vardır. Allah'ın Emriyle İcad ve i'dam vardır.


                                               ٓ
                             دي      ام    يري    مُكحي و  ۞      ءايَ ام  لِلّا لعفي
                                                 َ َ
                                   ُ َ ُ ُ
                                                           ُ َ ْ َ
                                                      ُ ه َ
                                       ْ َ َ
                                              ُ
   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130