Page 230 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 230

ONDÖRDÜNCÜ REŞHA                                                                                        233


                 Ve  sâniyen:  Belâgat-ı  İrşadiyenin  şe'nindendir  ki,  avamın
          nazarına,  âmmenin  hissine,  Cumhurun  fehmine  göre  hareket  yapılsın
          ki; nazarları tevahhuş, fikirleri kabulden imtina' etmesin. Binaenaleyh
          cumhura  olan  hitabın  en  beligi  zahir,  basit,  sehl  olmasıdır  ki  âciz
          olmasınlar.  Muhtasar  olsun  ki,  melûl  olmasınlar.  Mücmel  olsun  ki,
          lüzumlu olmayan tafsilden nefret etmesinler.
                 Ve sâlisen: Kur'an mevcudatın ahvalinden ancak Hâlıkları için
          bahseder.  Mevcudatın  Zâtlarına  aid  değildir.  Bu  itibarla  Kur'anca  en
          mühim,  Kâinatın  Hâlık'a  nâzır  olan  ahvalidir.  Fen  ise,  Hâlık'ı  işe
          katmıyor.  Kâinatın  ahvalinden  bizâtiha  bahsediyor.  Ve  keza  Kur'an
          bütün  insanlara  hitab  eder.  Ve  ekseriyetin  fehmini  müraat  eder  ki,
          tahkiki bir marifet sahibi olsunlar. Fen ise, yalnız fenciler ile konuşur.
          Avamı  nazara  almıyor.  Avam  taklidde  kalıyor.  Bu  itibarla  fennin
          tafsilâtını  ihmal  veya  ibham,  Maslahat-ı  âmme  ve  Menfaat-i
          Umumiyeye nazaran, Ayn-ı İsabet ve Ayn-ı Hikmettir.
                 Ve  râbian:  Kur'an  bütün  zamanları  tenvir  ve  bütün  insanları
          İrşad eden bir Kitabdır. Bu itibarla İrşadın Belâgatı îcabınca, ekseriyeti,
          nazarlarında bedihî olan mes'elelere karşı mükâbereye, mugalataya îka'
          ve icbar etmemek lâzımdır. Ve onlarca mahsus, meşhud, maruf olan bir
          şeyi lüzumsuz yerde tağyir etmemek lâzımdır. Ve keza vazife-i asliyece
          ekseriyete  lâzım  olmayan  şeyin  ihmal  veya  icmali  lâzımdır.  Mes'ele,
          şemsin  zâtından,  mahiyetinden  bahsetmek  değildir.  Ancak,  Âlemi
          tenvir etmekle, Hilkatin Nizam Merkezi ve Âleme Mihver olması gibi
          hârika şeyleri ihtiva eden vazifesinden bahsetmekle, Hâlıkın Azamet-i
          Kudretini efkâr-ı âmmeye ibraz etmektir.

                                   ِ
                 İkinci Nükte:  اجارس سمَّشلا انْلعجو
                               ً
                                              َ َ َ َ
                                  َ
                                      َ ْ
                 S: Ne için şems "sirac"la tavsif edilmiştir. Halbuki ehl-i fence,
          şems  arza  tâbi  değildir  ki  ona  sirac  olsun.  Belki  arz  ile  seyyarat
          kendisine tâbi olan bir merkezdir?
                 C:  "Sirac"  tabiri  şöyle  bir  tasvire  işarettir  ki:  Âlem  bir  saray
          gibidir. Mevcudatı, o sarayın müştemilâtı, tezyinatı makamında olduğu
          gibi,  şems  de, o saray halkını  tenvir eden İlahî bir lüküstür. Ve keza
          "Sirac"  tabiri  Cenab-ı  Hakk'ın  Rububiyetinden  doğan  Vüs'at-ı
          Rahmetine ve o Rahmet içinde Derece-i İn'am ve İhsanına bir İhtar ve
          Azamet-i Saltanatı  içinde   Vahdaniyetine   bir   İlândır  ki, müşriklerin
   225   226   227   228   229   230   231   232   233   234   235