Page 238 - Risale-i Nur - Şualar
P. 238

240                                                                                                                                  ŞUÂLAR

                          ِ
                         ٌ
                         للّ
           ٌبْكَا ٌ  ٌ للَّا    ٌ دمحْلَا ٌ  ٌ للّاٌ ناح ٌ بس  ler  ile  küre-i  arzı  Semavata
                          ٰ
                                     ٰ
           َ       ه ٰ       ه ْ َ       َ َ  ْ ه
          işittirecek derecede konuşturup ve kara ve denizleri cezbeye getirecek
          bir vaziyetle, bin üçyüz sene zarfında nev'-i beşerin kemmiyeten beşten
          birisini  ve  keyfiyeten  ve  insaniyeten  yarısını  arkasına  alıp  o  Hâlık'ın
          bütün Tezahür-ü Rububiyetine geniş ve küllî bir Ubudiyetle mukabele
          eden ve bütün Makasıd-ı İlahiyesine karşı Kur'anın Sureleriyle Kâinata
          ve asırlara bağıran, Ders veren, Dellâllık eden ve nev'-i insanın şerefini
          ve  kıymetini  ve  vazifesini  gösteren  ve  bin  Mu'cizatıyla  tasdik  edilen
          Muhammed  Aleyhissalâtü  Vesselâm,  en  müntehab  Mahluku  ve  en
          mükemmel Elçisi ve en büyük Resulü olmasın! Hâşâ ve kellâ! Yüzbin
          defa hâşâ...



                               ِ
                                   َٓ ِ
                 Demek  ٌللّاٌَّلاٌهٰلا ٌَل ٌنَاٌدهش ٌ َا Hakikatı,   bütün   Hüccetleriyle
                                       ْ ه َ ْ
                         ه ٰ
                                َ
          ِ
           ٌللّاٌلوسرٌادمحمٌنَاٌدهشَا Hakikatını isbat eder.
           ٰ
                           َّ ه َ ْ
               ه
                  َ ً َّ َ ه
                 ه

             Hem  hiç  imkân  var  mı  ki;  bu  Kâinatın  Sâni'i,  mahlukatını  yüzbin
          diller ile birbiriyle konuştursun ve onların konuşmalarını işitsin ve bilsin
          ve kendisi konuşmasın. Hâşâ!..

             Hem hiç akıl kabul eder mi ki; Kâinattaki Makasıd-ı İlahiyesini bir
          Ferman ile bildirmesin. Ve Muammasını açacak ve mahlukat ne yerden
          geliyorlar ve ne yere gidecekler ve ne için böyle kafile kafile arkasında
          buraya gelip bir parça durup geçiyorlar, diye üç dehşetli sual-i umumîye
          hakikî cevab verecek Kur'an gibi bir Kitabı göndermesin… Hâşâ!

             Hem hiç mümkün müdür ki; onüç asrı ışıklandıran ve her saatte yüz
          milyon  lisanlarda  Kemal-i  Hürmetle  gezen  ve  milyonlar  Hâfızların
          Kalblerinde  Kudsiyetiyle  yazılan  ve  nev'-i  beşerin  keyfiyeten  kısm-ı
          a'zamını  kanunlarıyla  idare  eden  ve  nefislerini  ve  Ruhlarını  ve
          Kalblerini ve Akıllarını Terbiye ve Tezkiye ve Tasfiye ve Talim eden ve
          Risale-i Nur'da kırk Vech-i İ'cazı isbat edilen ve kırk taife ve tabaka-i
          nâsa ve herbir tabakaya karşı bir nevi  İ'cazını gösterdiği Kerametli ve
          Hârikalı    Ondokuzuncu   Mektub'da   beyan   olunan   ve    Muhammed
   233   234   235   236   237   238   239   240   241   242   243