Page 256 - Risale-i Nur - Şualar
P. 256
258 ŞUÂLAR
Sonra ehl-i dünyanın, beni hayat-ı içtimaiyedeki herşeyden tecrid etmek
içinde bütün Kitablarımdan ve dostlarımdan ve hizmetçilerimden ve
teselli verici işlerden ayrı düşürmeleriyle beraber, gurbet vahşeti beni
sıkarken ve boş dünya başıma yıkılırken, Melaikeye İmanın pek çok
meyvelerinden birisi imdadıma geldi. Kâinatımı ve dünyamı şenlen-
dirdi, Melekler ve Ruhanîlerle doldurdu, Âlemimi sevinçle güldürdü.
Ve ehl-i dalaletin dünyaları vahşet ve boşluk ve karanlıkla ağladıklarını
gösterdi. Hayalim bu meyvenin lezzetiyle mesrur iken, umum
Peygamberlere İmanın pek çok meyvelerinden buna benzer birtek
meyvesini aldı, tattı. Birden, bütün geçmiş zamanlardaki Enbiyalarla
yaşamış gibi onlara İmanım ve Tasdikim, o zamanları ışıklandırdı ve
İmanımı küllî yapıp genişlendirdi. Ve âhirzaman Peygamberimizin
İmana aid olan Davalarına binler imza bastırdı, şeytanları susturdu.
Birden "Hikmet-ül İstiaze Lem'ası"nda kat'î cevabı bulunan bir sual
Kalbime geldi ki: "Bu meyveler gibi hadsiz tatlı semereler ve faide-
ler ve hasenatın gayet güzel neticeleri ve menfaatleri ve Erhamür-
râhimîn'in gayet merhametkârane tevfikleri ve İnayetleri Ehl-i
Hidayete yardım edib kuvvet verdikleri halde, ehl-i dalalet neden
çok defa galebe eder ve bazan yirmisi, yüz tane Ehl-i Hidayeti
perişan eder." diye, manen benden soruldu. Ve bu Tefekkür içinde,
şeytanın gayet zaîf desiselerine karşı Kur'anın büyük tahşidatı ve
Melaikeleri ve Cenab-ı Hakk'ın yardımını Ehl-i İmana göndermesi
hatıra geldi. Risale-i Nur'un onun Hikmetini kat'î hüccetlerle izahına
binaen, o sualin cevabına gayet kısa bir işaret ederiz:
Evet bazan serseri ve gizli, muzır bir adamın bir saraya ateş atmağa
çalışması yüzünden, yüzer adamın yapması gibi; yüzer adamın muha-
fazası ile ve bazan devlete ve padişaha iltica ile o sarayın vücudu devam
edebilir. Çünki onun vücudu, bütün şeraitin ve erkânın ve esbabın
vücuduyla olabilir. Fakat onun ademi ve harab olması birtek şartın
ademiyle vaki' ve bir serserinin bir kibritiyle yanıp mahvolduğu gibi, ins
ve cinn şeytanları az bir fiil ile büyük tahribat ve dehşetli manevî
yangınlar yaparlar. Evet bütün fenalıklar ve günahlar ve şerlerin mâyesi
ve esasları ademdir, tahribdir. Sureten vücudun altında, adem ve
bozmak saklıdır. İşte cinnî ve insî şeytanlar ve şerirler bu noktaya
istinaden gayet zaîf bir kuvvetle hadsiz bir kuvvete karşı dayanıp, Ehl-i
Hak ve Hakikatı Cenab-ı Hakk'ın Dergâhına ilticaya ve kaçmaya her
vakit mecbur ettiğinden,