Page 269 - Risale-i Nur - Şualar
P. 269

11.  ŞUA  -  MEYVE  RİSALESİ                                                                                            271


              Risalet-ün Nur'un hem iki kerre ismine, hem suret-i mücahedesine,
           hem  tahakkukuna  ve  te'lif  ve  tekemmül  zamanına  tam  tamına
           tevafukuyla  beraber  ehl-i  küfrün  bin  ikiyüz  doksanüç  (1293)  harbiyle
           Âlem-i İslâm'ın Nurunu söndürmeye çalışması tarihine ve Birinci Harb-
           i Umumî'den istifade ile bin üçyüz otuzsekiz (1338) de bil'fiil Nurdan
           zulümata  atmak  için  yapılan  dehşetli  muahedeler  tarihine  tam  tamına
           tevafuku ve içinde mükerreren Nur ve zulümat karşılaştırılması ve bu
           Mücahede-i Maneviyede Kur'anın Nurundan gelen bir Nur, Ehl-i İmana
           bir  Nokta-i  İstinad  olacağını  mana-yı  işarî  ile  haber  veriyor  diye
           Kalbime ihtar edildi. Ben de mecbur oldum, yazdım. Sonra baktım ki;
           manasının  münasebeti  bu  asrımıza  o  kadar  kuvvetlidir  ki,  hiç  tevafuk
           emaresi olmasa da yine bu Âyetler her asra baktığı gibi mana-yı işarî ile
           bizimle de konuşuyor kanaatım geldi. Evet
                                                           ِ
                                                       ۪ ِني ٌ
                                      ٌ
                  E v v e l â :  Başta    ٌرل ا ٌيبتٌدق  ٌ  ٌدلا ٌفٌِها ٌ رْك  ٌَل ٌ ٌ ا  َٓ ِ      Cümlesi,
                                       ش
                                      د
                                         ُّ ه ْ
                                            َ َّ َ َ ْ َ
                                                      ِّ
                                                              َ َ
           makam-ı cifrî ve ebcedî ile bin üçyüz elli (1350) tarihine parmak basar
           ve mana-yı işarî ile der: Gerçi o tarihte, Dini dünyadan tefrik ile Dinde
           ikraha  ve  icbara  ve  Mücahede-i  Diniyeye  ve  Din  için  silâhla  cihada
           muarız  olan  hürriyet-i  vicdan,  hükûmetlerde  bir  kanun-u  esasî,  bir
           düstur-u  siyasî  oluyor  ve  hükûmet  lâik  cumhuriyete  döner.  Fakat  ona
           mukabil  manevî  bir  Cihad-ı  Dinî,  İman-ı  Tahkikî  kılıncıyla  olacak.
           Çünki  dindeki  Rüşd-ü  İrşad  ve  Hak  ve  Hakikatı  gözlere  gösterecek
           derecede kuvvetli Bürhanları izhar edib tebyin ve tebeyyün eden bir Nur
           Kur'an'dan çıkacak diye haber verip, bir Lem'a-i İ’caz gösterir.
                           ِ
              Hem tâ  ٌنودلاخ Kelimesine kadar Risale-i Nur'daki bütün müvaze-
                       َ ه َ
           nelerin aslı, menbaı olarak aynen o muvazeneler gibi mükerreren Nur ve
           zulümat ve İman ve karanlıkları karşılaştırmasıyla gizli bir emaredir ki,
           o tarihte bulunan Cihad-ı Manevî mübarezesinde büyük bir Kahraman;
           Nur  namında  Risale-i  Nur'dur  ki,  dinde  bulunan  yüzer  Tılsımları
           keşfeden onun manevî Elmas Kılıncı, maddî kılınçlara ihtiyaç bırakmı-
           yor.

              Evet hadsiz şükürler olsun ki, yirmi senedir Risale-i Nur bu İhbar-ı
           Gaybı ve Lem'a-i İ'cazı bil'fiil göstermiştir. Ve bu Sırr-ı Azîm içindir ki;
           Risale-i Nur Şakirdleri dünya siyasetine ve cereyanlarına ve maddî
   264   265   266   267   268   269   270   271   272   273   274