Page 379 - Risale-i Nur - Şualar
P. 379
ANKARA'NIN ALTI MAKAMATINA VE AFYON AĞIR
CEZA MAHKEMESİNE VERİLEN MÜDAFAANIN İTİRAZNAME
TETİMMESİ VE LÂHİKASIDIR
Afyon Mahkemesine beyan ediyorum ki: Artık yeter, Sabır ve
tahammülüm kalmadı. Yirmiiki sene sebebsiz bir nefy içinde daimî
tarassudlarla, hem tecrid-i mutlak ve haps-i münferid tarzında beni
sıkmakla beraber altı mahkeme iki-üç mes'eleden başka Risale-i Nur'un
yüz Kitabında medar-ı mes'uliyet bulmadığı halde evham yüzünden ve
imkânatı vukuat yerinde istimal etmek cihetiyle kanunsuz bizi üç defa
hapse sokup yüzbinler lira Nur Şakirdlerine zarar vermek, dünyada emsali
hiç vuku bulmamış bir gadirdir ki; istikbal ve nesl-i âti -pek şiddetli olarak-
bunun o zalim müsebbiblerini lanetle yâd edecekleri gibi, Mahkeme-i
Kübrada dahi Cehennem'in esfel-i safilînine atmakla o zalimleri mahkûm
edeceklerine kat'î kanaatımızla şimdiye kadar bir derece Teselli bulup sükût
ederek tahammül ediyorduk. Yoksa hakkımızı tam müdafaa edebilirdik.
İşte onbeş sene zarfında altı mahkeme, yirmi sene Nur Risalelerini ve
Mektublarımızı tedkik edib, beşi bize her cihetle beraet vermek manasıyla
ilişmediler. Yalnız Eskişehir Mahkemesi tek bir mes'ele olan Tesettür-ü
Nisa hakkındaki bir küçük Risalenin beş-on Kelimesini bahane ederek
lastikli bir kanun ile hafif bir ceza verdiği zaman mahkeme-i temyiz'den
sonra layiha-yı tashihimde kanunsuzluğun yalnız tek bir nümunesi olarak
resmen Ankara'ya yazdım ki: Bin üçyüz elli senede, üçyüzelli milyonun
kudsî bir Düsturuyla daimî ve kuvvetli bir Âdet-i İslâmiyeyi Ders
veren ve emreden Tesettür Âyetini, eskide bir zındığın Kur'anın bu
Âyetine itirazına ve medeniyetin tenkidine karşı müdafaa için
üçyüzelli bin Tefsirin İcmaına ve Hükümlerine İttiba ederek o Âyeti
tefsir edib bin üçyüzelli senede geçen Ecdadımızın mesleğine iktida
eden bir adama, o tefsiri için verilen ceza ve mahkûmiyeti, dünyada
adalet varsa elbette o hükmü nakzedecek ve bu acib lekeyi bu
Hükûmet-i İslâmiyedeki adliyeden silecek diye layiha-yı tashihimde
yazdım, oranın müddeiumumîsine gösterdim. Ondan dehşet aldı, dedi:
"Aman buna lüzum kalmadı. Cezanız az, hem pek az kaldı. Bunu vermeğe
lüzum kalmadı."