Page 447 - Risale-i Nur - Şualar
P. 447
ONDÖRDÜNCÜ ŞUÂ 449
Tab' ve Neşretmek ile o kumandanın dehşetli plânını kıran ve onun i'dam
tehdidine karşı geri çekilmeyen ve Ankara reisleri o hizmeti için Onu
çağırdıkları halde Ankara'ya kaçmayan ve esarette rus'un baş kumandanının
i'dam kararına ehemmiyet vermeyen ve 31 Mart hâdisesinde sekiz taburu
bir Nutukla itaate getiren ve Divan-ı Harb-i Örfî'de, mahkemedeki
paşaların "Sen de mürtecisin, Şeriat istemişsin" diye suallerine karşı,
i'dama beş para kıymet vermeyip, cevaben: Eğer meşrutiyet bir fırkanın
istibdadından ibaret ise, bütün cinn ve ins şahid olsun ki; ben
mürteciyim ve Şeriatın birtek mes'elesine Ruhumu feda etmeğe
hazırım diyen ve o büyük zabitleri hayretle takdire sevkedib, i'damını
beklerken beraetine karar verdikleri ve tahliye olup dönerken, onlara
teşekkür etmeyerek: "Zalimler için yaşasın Cehennem" diye yolda bağıran
ve Ankara'da divan-ı riyasette -Afyon Kararnamesinin yazdığı gibi-
mustafa kemal hiddetle Ona dedi: "Biz seni buraya çağırdık ki, bize yüksek
fikirler beyan edesin. Sen geldin Namaza dair şeyler yazdın, içimize ihtilaf
verdin." Ona karşı: "İmandan sonra en yüksek Namazdır. Namaz
kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur." diye kırk-elli meb'usun
huzurunda söyleyen ve o dehşetli kumandan ona bir nevi tarziye verip
hiddetini geri aldıran ve altı vilayet zabıtasınca ve hükûmetçe asayişin
ihlâline dair birtek maddesi kaydedilmeyen ve yüzbinlerle Nur
Şakirdlerinin hiçbir vukuatı görülmeyen (yalnız bir küçük Talebenin, haklı
bir müdafaada küçük bir vukuatından başka) hiç bir Şakirdinden bir cinayet
işitilmeyen ve hangi hapse girmiş ise o mahpusları ıslah eden ve Risale-i
Nur'dan yüzbinler Nüsha memlekette İntişar etmekle beraber, menfaattan
başka hiç bir zararı olmadıklarını yirmiüç senelik hayatının ve üç hükûmet
ve mahkemelerin beraetler vermelerinin ve Nur'un kıymetini bilen yüzbin
Şakirdlerinin kavlen ve fiilen tasdiklerinin şehadetiyle isbat eden ve
münzevi, mücerred, garib, ihtiyar, fakir ve kendini kabir kapısında gören ve
bütün kuvvet ve kanaatıyla fâni şeyleri bırakıp eski kusuratına bir Keffaret
ve Hayat-ı Bâkiyesine bir medar arayan ve dünyanın rütbelerine hiç
ehemmiyet vermeyen ve şiddet-i şefkatinden masumlara, ihtiyarlara zarar
gelmemek için kendisine zulüm ve tazib edenlere beddua etmeyen bir adam
hakkında: "Bu ihtiyar münzevi asayişi bozar, emniyeti ihlâl eder ve
maksadı dünya entrikalarıdır ve muhabereleri dünya içindir, öyle ise
suçludur" diyenler ve Onu pek ağır şerait altında mahkûm edenler; elbette
yerden