Page 450 - Risale-i Nur - Şualar
P. 450

452                                                                                                                                    ŞUÂLAR


          kudsî  Hakikatlarından  dertlerime  tam  derman  olarak  kendime  bulduğum
          zaman,  bu  millete  ve  bu  vatan  evlâdlarına  dahi  tam  bir  ilâç  olacağına
          kanaat getirdiğim için o kıymetdar Hakikatları kaleme aldım. Hattım pek
          noksan olmasından yardımcılara pekçok muhtaç iken, İnayet-i İlahiye bana
          Sadık, Has, Metin yardımcıları verdi.

              Elbette  ben  onların  hüsn-ü  zanlarını  ve  samimane  medihlerini  bütün
          bütün reddetmek ve hatırlarını tekdir ile kırmak, o Hazine-i Kur'aniyeden
          alınan Nurlara bir ihanet ve adavet hükmüne geçer. Ve o Elmas Kalemli ve
          Kahraman  Kalbli  muavinleri  kaçıracak  diye  onların  âdi,  müflis  şahsıma
          karşı medh ü senalarını, asıl mal sahibi ve bir manevî Mu'cize-i Kur'aniye
          olan  Risale-i  Nur'a  ve  Has  Şakirdlerinin  Şahsiyet-i  Maneviyesine
          çeviriyordum.  Benim  haddimden  yüz  derece  ziyade  hisse  veriyorsunuz
          diye, bir cihette hatırlarını kırıyordum. Acaba hiç bir kanun, müstenkif ve
          razı olmayan bir adamı başkaların onu medhetmesiyle suçlu yapar mı ki,
          kanun namına hareket eden resmî memur beni suçlu yapıyor?

              Hem  neşrettiğimiz  aleyhimizde  yazılan  kararnamenin  ellidördüncü
          sahifesinde "Âhirzamanın o büyük Şahsı neslen Âl-i Beyt'ten olacak. Biz
          Nur  Şakirdleri,  ancak  manevî  Âl-i  Beyt'ten  sayılabiliriz.  Hem  Nur'un
          mesleğinde hiç bir cihette benlik, şahsiyet ve şahsî makamları arzu etmek,
          şan  ü  şeref  kazanmak  olmaz.  Nur'daki  İhlası  bozmamak  için,  uhrevî
          makamat  dahi  bana  verilse,  bırakmağa  kendimi  mecbur  bilirim."
          denmektedir diye kararnamede yazdıkları...

              Ve  yine  kararnamede  yirmiikinci  ve  üçüncü  sahifesinde  "Kusurunu
          bilmek, fakr ve aczini anlamak, tezellül ile Dergâh-ı İlahîye iltica etmek ki;
          o şahsiyetle kendimi herkesten ziyade bîçare, âciz, kusurlu görüyorum. O
          halde,  bütün  halk  beni  medh  ü  sena  etse,  beni  inandıramazlar  ki  iyiyim,
          sahib-i  kemalim.  Sizi  bütün  bütün  kaçırmamak  için  üçüncü  hakikî
          şahsiyetimin  gizli  çok  fenalıklarını  ve  sû'-i  hallerini  söylemeyeceğim.
          Cenab-ı  Hak  İnayetiyle  en  edna  bir  nefer  gibi,  bu  şahsımı  Esrar-ı
          Kur'aniyede  istihdam  ediyor.  Yüzbin  şükür  olsun.  Nefis  cümleden  edna,
          Vazife  cümleden  a'lâ."  Fıkrasını,  kararname  yazdığı  halde,  beni  başka
          zâtların  medhiyle  ve  Risale-i  Nur  manasıyla  büyük  bir  Hidayet  edici
          vasfını vermekle beni suçlu yapanlar, elbette bu hatanın cezasını dehşetli
          çekmeğe müstehak olurlar.
   445   446   447   448   449   450   451   452   453   454   455