Page 490 - Risale-i Nur - Şualar
P. 490
492 ŞUÂLAR
ِ
هناحبس ه ِ ِ مساب
ْ
ُ َ َ ْ ُ
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
İki ehemmiyetli sebeb ve bir kuvvetli ihtara binaen ben bütün Vazife-i
Müdafaatı buraya gelen ve gelecek Nur Erkânlarına bırakmağa kalben
mecbur oldum. Hususan (H,R,T,F,S) (*)
B i r i n c i S e b e b : Ben hem sorgu dairesinde, hem çok
emarelerden kat'î bildim ki, bana karşı ellerinden geldiği kadar müşkilât
yapmağa ve fikren onlara galebe etmemden kaçmağa çalışıyorlar ve
resmen de onlara iş'ar var. Güya ben konuşsam, mahkemeleri ilzam edecek
derecede ve diplomatları susturacak bir iktidar-ı ilmî ve siyasî göstere-
ceğim diye benim konuşmama bahanelerle mani oluyorlar. Hattâ sorguda
bir suale karşı dedim: "Tahattur edemiyorum." O hâkim taaccüb ve hayretle
dedi: "Senin gibi fevkalâde acib zekâvet ve ilim sahibi nasıl unutur?" Onlar
Risale-i Nur'un hârika yüksekliklerini ve ilmî tahkikatını benim fikrimden
zannedib dehşet almışlar. Beni konuşturmak istemiyorlar. Hem güya benim
ile kim görüşse birden Nur'un fedakâr bir Talebesi olur. Onun için beni
görüştürmüyorlar. Hattâ Diyanet Reisi dahi demiş: "Kim Onunla görüşse,
Ona kapılır.. cazibesi kuvvetlidir."Demek şimdi işimi de sizlere bırak-
mağa maslahatımız iktiza ediyor. Ve yanınızdaki yeni ve eski Müdafaat-
larım benim bedelime sizin meşveretinize iştirak eder, o kâfidir.
İ k i n c i S e b e b : Başka vakte bırakıldı. Amma İhtar-ı Manevînin
kısa bir işareti şudur: Bana yirmibeş sene siyaseti ve gazeteleri ve sair çok
fâni şeyleri terkettiren ve onlarla meşguliyeti men'eden gayet kuvvetli bir
Vazife-i Uhreviye ve tesirli bir Halet-i Ruhiye benim bu mes'elenin
teferruatıyla iştigal etmeme kat'iyyen mani oluyorlar. Sizler, bazan arasıra
iki dava vekilinizle meşveretle benim vazifemi dahi görürsünüz.
* * *
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Şimdi Namazda bir hâtıra kalbe geldi ki: Kardeşlerin ziyade hüsn-ü
zanlarına binaen, Senden maddî ve manevî Ders ve yardım ve Himmet
------------------
(*): Hüsrev, Re'fet, Tahir, Feyzi, Sabri.