Page 491 - Risale-i Nur - Şualar
P. 491
ONDÖRDÜNCÜ ŞUÂ 493
bekliyorlar. Sen nasıl dünya işlerinde Hasları tevkil ettin, Erkânların meş-
veretlerine bıraktın ve isabet ettin. Aynen öyle de; uhrevî ve Kur'anî ve
İmanî ve ilmî işlerinde dahi Risale-i Nur'u ve Şakirdlerinin Şahs-ı Mane-
vîlerini tevkil ile o hâlis, muhlis Hasların Şahs-ı Manevîleri Senden çok
mükemmel o vazifeni kendi vazifeleriyle beraber yaparlar. Hem daima da
şimdiye kadar yapıyorlar. Meselâ, Seninle görüşen muvakkat bir dirhem
Ders ve nasihat alsa, Risale-i Nur'dan bir cüz'ünden yüz dirhem Ders
alabilir.Hem Senin yerinde ondan nasihat alır, sohbet eder.Hem Nur Şakird-
ِ
lerinin Hasları, bu Vazifeni her vakit yapıyorlar. Ve للّٰا ءااش نا pek yüksek
ُ َ ه ْ َ
bir makamda bulunan ve Duası makbul olan onların Şahs-ı Manevîleri,
daimî beraberlerinde bir Üstad ve yardımcıdır diye Ruhuma hem Teselli,
hem müjde, hem istirahat verdi.
* * *
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Bu iki gün zarfında iki küçük patlak, zahirî hiç bir sebeb yokken acib,
manidar bir tarzda olması tesadüfe benzemiyor.
Birincisi: Koğuşumda muhkem demirden olan soba birden kuvvetli
tabanca gibi ses verip aşağısındaki kalın ve metin demiri bomba gibi pat-
ladı, iki parça oldu. Terzi Hamdi korktu, bizi hayret içinde bıraktı. Halbuki
çok defa kışta taş kömürü ile kızgın kırmızılaştığı halde tahammül ediyor-
du.
İkincisi: İkinci gün Feyzilerin koğuşunda hiç bir sebeb yokken birden
su destisi üstünde duran bardak acib surette parça parça oldu. Hatıra geli-
ِ
ا
للّٰ
yor ki; ءااش نا bize zarar dokunmadan, aleyhimizdeki dehşetli bombalar
ُ َ ه ْ َ
Ankara'nın altı makamatına gönderilen Müdafaat nüshaları patlattırdılar,
bize zarar vermeden aleyhimize ateşlenen ve kızışan hiddet sobası iki parça
oldu. Hem ihtimal var ki; mübarek soba, benim teessüratımı ve
tazarruatımı dinleyen tek ve menfaatli arkadaşım bana haber veriyor ki:
"Bu zindan ve hapishaneden gideceksin, bana ihtiyaç kalmadı..."
* * *
ِ ِ
ِ
ُ َ ا هن حبس همساب
ْ
َ ْ ُ
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Bugün manevî bir ihtar ile sizin hesabınıza bir telaş, bir hüzün