Page 488 - Risale-i Nur - Şualar
P. 488

490                                                                                                                                   ŞUÂLAR


          tahliye etseler, biz yine onu bu makamata vermeğe mecburuz. Sizi aldatıp
          te'hir  edilmesin. Artık  yeter! Aynı  mes'ele  için  onbeş  senede  üç  defa  bu
          eşedd-i zulüm ve bahaneler ve emsalsiz işkencelere karşı son Müdafaamız
          olsun. Madem kanunen kendimizi müdafaa etmek için sâbık mahkemelerde
          makineyi  bize  vermişler,  burada  o  hakkımızı  bizden  hiç  bir  kanunla
          men'edemezler.  Eğer  resmen  çare  bulmadınız  ise,  hariçten  bizim  avukat
          herşeyden evvel bunun -makine ile- beş Nüshasını çıkarsın, hem sıhhatına
          çok dikkat edilsin.

                                                                     Said Nursî
                                          * * *

              Aziz Yeni Kardeşlerim ve Eski Mahpuslar!

              Benim  kat'î  kanaatım  gelmiş  ki;  buraya  girmemizin  İnayet-i  İlahiye
          cihetinde bir ehemmiyetli sebebi sizsiniz. Yani sizi, Nurlar Tesellileriyle ve
          İmanın Hakikatlarıyla sizi bu hapis musibetinin sıkıntılarından ve dünyevî
          çok  zararlarından  ve  boşuboşuna  gam  ve  hüzün  ile  giden  hayatınızı
          faidesizlikten,  bâd-i  heva  zayi'  olmasından  ve  dünyanızın  ağlaması  gibi
          Âhiretinizi  ağlamaktan  kurtarıp  tam  bir  Teselli  size  vermektir.  Madem
          Hakikat budur. Elbette siz dahi, Denizli mahpusları ve Nur Talebeleri gibi
          birbirinize  karşı  Kardeş  olmanız  lâzımdır.  Görüyorsunuz  ki;  bir  bıçak
          içinize  girmemek  ve  birbirinize  tecavüz  etmemek  için  dışarıdan  gelen
          bütün  eşyanız  ve  yemek  ve  ekmeğinizi  ve  çorbanızı  karıştırıyorlar.  Size
          sadakatla hizmet eden gardiyanlar çok zahmet çekiyorlar. Hem siz beraber
          teneffüse  çıkmıyorsunuz,  güya  canavar  ve  vahşi  gibi  birbirinize
          saldıracaksınız.  İşte  şimdi  sizin  gibi  fıtrî  Kahramanlık  damarını  taşıyan
          yeni  arkadaşlar,  bu  zamanda  manevî  büyük  bir  Kahramanlık  ile  heyet-i
          idareye deyiniz ki: "Değil elimize bıçak, belki mavzer ve rovelver verilse,
          hem  emir  de  verilse,  biz  bu  bîçare  ve  bizim  gibi  musibetzede
          arkadaşlarımıza  dokunmayacağız.  Eskide  yüz  düşmanlık  ve  adavetimiz
          dahi  olsa  da,  onları  Helâl  edib  hatırlarını  kırmamağa  çalışacağımıza,
          Kur'anın ve İmanın ve Uhuvvet-i İslâmiyenin ve maslahatımızın Emriyle
          ve  İrşadıyla  karar  verdik."  diyerek,  bu  hapsi  bir  mübarek  Dershaneye
          çeviriniz.
                                          * * *
   483   484   485   486   487   488   489   490   491   492   493