Page 596 - Risale-i Nur - Şualar
P. 596

598                                                                                                                                   ŞUÂLAR


              Kalbe  geldi  ki:  "Gerçi  Nur  Şakirdleri,  her  koğuşta  hem  kendileri
          hesabına,  hem  senin  bedeline  tam  Nur  Dersleri  ile  çalışıyorlar.  Fakat  bu
          beşinci koğuş, bir nevi tecridhane olmasından tazeleniyor, değişiyor; Nur
          Dersine daha ziyade muhtaçtır. Hem rus'un dehşetli bir inkâr ile ve Allah'ı
          tanımamak  ile  hücumunu  yazan  gazetelerin  yazılarını  okuyan  gençler  ve
          ihtiyarlar, elbette İman-ı Billahtaki Mevcudiyet ve Vahdaniyet-i İlahiyeye
          dair  gayet  kat'î  ve  kuvvetli  Derslere  pek  ziyade  ihtiyaçları  var."  diye
          Tesbihatta Kalbe geldi. Ben de Sabah Namazından sonra eskiden beri on
          defa okuduğum ve koca Yirminci Mektub Risalesi onbir Kelimesinde hem
          onbir Bürhan-ı Vücub-u Vücud ve Vahdet-i Rabbaniye, hem onbir müjde
          gayet  parlak,  güneş  gibi  tafsilatla  gösteren  ve  bir  Rivayette  İsm-i A'zam
          taşıyan bu Tehlil ve Tevhid-i Muazzam:
                                                                        ِ
                                                         ا
                                                                            ِ ا
                   ۪
          وه و تيمي وى  ۪ حْي دمحْلا هَل و كْلمْلا هَل هَل كي۪رش َل هدحو  للّٰا َّلا هٰلا َل
                                                            ُ ْ َ ُ ه
                                                             َ
                                              ُ ُ َ
                                                        َ
                                                                          َ
          َ ُ َ ُ
                         ْ ُ ُ ْ َ
                    ُ َ
                                   ُ َ ُ ُ
                                                         ِ ِ ِ
                  ۪
                 يصم      ْلا  ِ ِ  ۪      َ شَ ِلُك  ٰلٰع وه و يخْلا هديب تومي َل حَ
                         هيَلا و ريدق ء
                                َ
                                                     َ

               ُ   َ    ْ  َ ٌ      ْ       َ َ ُ َ  ُ ْ   َ  ُ ُ َ    ٌّ َ
          Kudsî Cümleyi mütefekkirane tekrar edib "Yirminci Mektub"un kısa bir
          Hülâsat-ül Hülâsasını beraber düşünüyordum. Birden Kalbe geldi ki: "Bu
          kısacık  Hülâsayı  Nadir  Hoca'ya  ve  buradaki  gençlere  Ders ver." Ben de
          ِ
                 ِ

            للّٰا ِمبِ deyip başladım, dedim:
           ه
                ْ

              Bu Kelâm-ı Tevhidde onbir müjde, onbir Hüccet-i İmaniye var. Şimdi,
          yalnız hüccetlere gayet kısa bir işaret edib, izahını ve müjdeleri Yirminci
          Mektub  ve  Nur  Eczalarına  havale  edeceğim.  Fakat  şimdi,  o  Dersi  yaz-
          dığım  zaman  onlara  söylemediğim  bazı  Kelimeleri  ve  Nükteleri  dahi
          yazmayı münasib gördüm. İşte o Kelâm-ı Tevhidin onbir Kelimesinden,



                                                   ا ِ
                                             ِ
                                                     َل
              BİRİNCİ  KELİME:     للّٰا َّلا  هٰلا   dır.  Bundaki  Hüccet  ise
                                       ُ ه
                                               َ
          matbu' Âyet-ül Kübra Risalesidir. O emsalsiz hüccetin Hârikalığı içindir
          ki;     İmam-ı Ali (R.A.),    Nur'un    Eczalarından    haber    verdiği    sırada
                     ِ
                         ِ
                                     ِ
                                         ِ
             تج   فْلا نم   ۪ نّم   َا ىبُكلا ة َ   يٰلْاب و  deyip  o  Âyet-ül  Kübra'yı  Şefaatçı
                                  ْ
            ْ
                                           َ
               َ َ
                   َ

                               ٰ ْ
          yaparak   Nur   Şakirdlerinin   Denizli   hapsinde, o Risalenin  hem Ankara,
   591   592   593   594   595   596   597   598   599   600   601