Page 598 - Risale-i Nur - Şualar
P. 598

600                                                                                                                                   ŞUÂLAR


          ilâ âhir.. Âyet-i Ekberidir. Yani: Eğer şeriki olsa ve başka parmaklar İcada
          ve  Rububiyete  karışsa  idiler,  İntizam-ı  Kâinat  bozulacaktı.  Halbuki  kü-
          çücük sineğin kanadından ve gözbebeğindeki hüceyrecikten tut, tâ tayyare-
          i  cevviye  olan  hadsiz  kuşlara,  tâ  manzume-i  şemsiyeye  kadar  her  şeyde
          cüz'î-küllî, küçük ve büyük en mükemmel bir İntizam bulunması; şeksiz ve
          kat'î bir surette şeriklerin muhaliyetine ve madumiyetine delalet ettiği gibi,
          Vâcib-ül Vücud'un Mevcudiyetine ve Vahdetine bilbedahe şehadet eder.



              DÖRDÜNCÜ KELİME:   كْلمْلا هَل dür. Bundaki uzun hüccete gayet
                                        ُ ُ
                                              ُ
          kısa bir işaret:

              Evet  gözümüzle  görüyoruz  ki;  zemin  yüzünü  bir  tarla  yapıp  içinde
          herbir baharda yüzbin nevi nebatatın tohumlarını beraber, karışık olarak o
          pek geniş tarlada ekiyor. Ve mahsulâtlarını ayrı ayrı, hiç karıştırmayarak,
          şaşırmayarak kemal-i intizamla kaldırıp ikiyüzbin nevi hayvanatına ondan
          erzak ve tayinatı -Rahmet ve Hikmet Eliyle- ihtiyaçlarına göre tevzi eden
          hadsiz  Kudret  ve  İlim  Sahibi  bir  Mutasarrıf  perde  arkasında  var  ki;  bu
          geniş ve zengin mülkünde, hususan zemin tarlasında bu Tasarrufatı yapıyor.
          Bu Mutasarrıf-ı Hakîm'i ve Mâlik-i Rahîm'i tanımayan; bu zemini, ahmak
          sofestaîler gibi mahsulâtıyla inkâr etmeğe mecbur olur.


              BEŞİNCİ KELİME:   دمحْلا  dür. Bundaki pek geniş hüccete gayet
                                             َل   ه
                                    ُ ْ َ
                                          ُ
          kısa bir işarettir:

              Evet  gözümüzle  görüyoruz  ve  Aklımızla  bedahetle  biliyoruz  ki;  bu
          Kâinat  şehrinde  ve  zemin  mahallesinde  ve  İnsan  ve  hayvanat  kışlasında
          öyle bir Rezzak-ı Rahîm ve Muhsin-i Kerim Tasarruf ve Nezaret ve Terbiye
          eder ki; kendi Nimetlerine mukabil Hamd ve Şükrettirmek için, zemini bir
          sefine-i  tüccariye  ve  Erzak  getiren  bir  şimendifer  ve  yüzündeki  bahar
          mevsimini  bir  vagon  tarzında  yüzbin  nevi  taamlarla  ve  memeler  denilen
          konserve  paketleriyle  doldurup  kış  âhirinde  erzakları  biten  muhtaç
          Zîhayatlara  yetiştiren  bir  Rezzak-ı  Rahîm'in  işleri  olduğunu,  zerre  kadar
          Aklı  bulunan  tasdik  eder.  Ve  tasdik  etmeyip  inkâra  sapan,  elbette  zemin
          yüzünde  Vesile-i  Hamd  ve  Şükran  olan  bütün  muntazam  Nimetleri  ve
          muayyen  Rızıkları  inkâr  etmeğe  mecbur  olarak  ahmak  bir  muzır  hayvan
          olur.
   593   594   595   596   597   598   599   600   601   602   603