Page 637 - Risale-i Nur - Şualar
P. 637

15.  ŞUÂ  -  EL - HÜCCETÜZZEHRA                                                                                   639


               O  seyyah,  hangi  tarafa  baktı  ise;  dehşet  ve  vahşet  ve  hayret  ve
           korkmak aldı, göğe çıktığına bin pişman oldu. Akıl ve Hayal bütün bütün
           bozuldular. "Bizim vazifemiz güzel Hakikatları görmek ve göstermek iken,
           böyle   Cehennem   gibi   çirkin   ve   azablı   manaları   bilmek,   müşahede
           etmek   vazifesinden    istifa   ediyoruz   ve   istemiyoruz"  derken,    birden
                                                                          ِ
                      ِ
                                                              ِ
                                                      ِ
             ِ
              ضرَل   ْاو  تاومسلا     رون   ُ ه ُ    للَّٰا  Tecellisi  ile,   ضرَلْاو  تاوم   سلا     قلاخ  ve
                               ُ
                  َ
               ْ
                                                           َ
                                                                    َّ َ ٰ
                                                        ْ
                                                                        ُ
                        َ َ َّ
                             ِ
                                        ۪
                    ِ
             ِرمقْلا و سمَّشلا ر  خسم  ve   مَل اعْلا     بر  gibi  çok  İsimler,  her  biri  birer
                                     ي
            َ َ
                                               ُّ َ
                                           َ
                                       ن َ
                 َ
                      ْ
                               َ ُ
                            ُ
           güneş gibi   حي۪ب اصم ِ   ب ا   ينُّدلا ءا ام   سلا اني   ز دقَلو
                                              َّ َّ
                      َ
                                                َ ْ َ َ
                                َ ْ
                                         َّ َ
                          َ َ
                                     َ

                                                   ِ
                                          ِ
                           نينب في
           ve  اهانيزو ا   ها َ ْ َ َ َ ْ    هق   م   َك     وف ءا ا   مسلا  َ لٰا  ا او   رُظني مَلف    َا
                                                       ُ ْ َ ْ َ
                                        َ َ
                                       ْ ُ ْ
                       َ َ
               َ َّ َّ َ
                                            َ َّ

                                           ِ
                                  ِ

           ve  تاو   م   س عبس ن   يُّوسف ءا امسلا  َ لٰا ىاوت   سا مث
                                               ٰ َ
                              ه َ
                                                     َّ ُ
                          َّ
                  ٰ َ
                                    َ َّ
                    َ َ ْ َ
                               َ
                            ُ
                                                  ْ

           gibi Âyetlerin burçlarında tulû' ettiler. Bütün Semavatı Nurla, Meleklerle
           doldurdular,  bir  büyük  Câmiye  ve  Mescide  ve  Ordugâha  çevirdiler.  O
                   ْ ْ
           seyyah   ميْلع تم    ْ ْ      ني    ا  عن          cereyanına girdi. Dâllînden,
                    ِ

                  ْ                ْ
              ج  ل   رحب         ٍ ت املُظك   وا  den  kurtuldu.  Birden  Cennet  gibi  muntazam,
              ِ
                 ٍ ُ ٍ ى

                             ُ

            ى

           güzel,  muhteşem  bir  memleket  gördü.  Her  tarafta  Hâlık-ı  Zülcelal'i
           bildiriyorlar  bir  vaziyeti  müşahedesiyle,  Akıl  ve  Hayalin  kıymetleri  ve
           vazifeleri bin derece terakki etti.

               İşte o seyyahın Kâinattaki seyahatının yüzer nümunesinden bu mezkûr
           üç nümuneye kıyasen sair müşahedatını ve İsimlerin Cilveleriyle Vâcib-ül
           Vücud'un Marifetini Risale-i Nur'a havale edib bu pek kısa işarete iktifaen,
           bu pek uzun kıssayı kısa keserek Hâlıkımızı bildiren Kudsî Sıfatlardan ve
           Sıfât-ı  Seb'asından  yalnız  "İlim"  ve  "İrade"  ve  "Kudret"  gibi  üç  mühim
           Sıfatların Eserleriyle, Tecellileriyle ve tahakkuklarının Hüccetleriyle Kâinat
           Hâlıkını tanımağa o dünya seyyahı gibi gayet kısa işaretlerle çalışacağız.
           Tafsilâtını Risale-i Nur'a havale ederiz.
   632   633   634   635   636   637   638   639   640   641   642