Page 67 - Risale-i Nur - Şualar
P. 67
DÖRDÜNCÜ ŞUÂ 69
DÖRDÜNCÜ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE: Bir vakit
ihtiyarlık, gurbet, hastalık, mağlubiyet gibi vücudumu sarsan ârızalar bir
gaflet zamanıma rast gelip -şiddetli alâkadar ve meftun olduğum
Vücudum, belki mahlukatın Vücudları ademe gidiyor diye- elîm bir
endişe verirken yine Âyet-i Hasbiyeye müracaat ettim. Dedi: "Manama
dikkat et ve İman dûrbîniyle bak!" Ben de baktım ve İman gözüyle
gördüm ki; bu zerrecik Vücudum hadsiz bir Vücudun âyinesi ve
nihayetsiz bir inbisat ile hadsiz Vücudları kazanmasına bir vesile ve
kendinden daha kıymetdar bâki, müteaddid vücudları meyve veren bir
Kelime-i Hikmet hükmünde bulunduğunu ve mensubiyet cihetiyle bir
an yaşaması ebedî bir Vücud kadar kıymetdar olduğunu İlmelyakîn ile
bildim. Çünki Şuur-u İman ile bu Vücudum Vâcib-ül Vücud'un Eseri ve
San'atı ve Cilvesi olduğunu anlamakla, vahşi evhamın hadsiz karanlık-
larından ve hadsiz müfarakat ve firakların elemlerinden kurtulup mev-
cudata, hususan Zîhayatlara taalluk eden Ef'alde, Esma-i İlahiye
adedince Uhuvvet rabıtalarıyla münasebet peyda ettiğim bütün sevdiğim
mevcudata muvakkat bir firak içinde daimî bir visal var olduğunu
bildim. Malûmdur ki, karyeleri ve şehirleri ve memleketleri veya tabur-
ları ve kumandanları ve Üstadları gibi rabıtaları bir olan adamlar sevimli
bir Uhuvvet ve dostane bir arkadaşlık hissederler. Ve bu gibi rabıta-
lardan mahrum olanlar daimî, elîm karanlıklar içinde azab çekiyorlar.
Hem bir ağacın meyveleri, şuurları olsa, birbirinin kardeşi ve birbirinin
bedeli ve musahibi ve nâzırı olduklarını hissederler. Eğer ağaç olmazsa
veya ondan koparılsa, herbiri o meyveler adedince firakları hissedecek.
İşte İman ile ve İmandaki İntisab ile, her Mü’min gibi, bu
Vücudum dahi hadsiz Vücudların firaksız Envârını kazanır; ken-
disi gitse de, onlar arkada kaldığından kendisi kalmış gibi memnun
olur. Bununla beraber -Yirmidördüncü Mektub'da tafsilen kat'î isbat
edildiği gibi- her Zîhayatın, hususan Zîruhun Vücudu bir kelime gibidir.
Söylenir ve yazılır, sonra kaybolur. Fakat kendi Vücuduna bedel ikinci
derecede Vücudları sayılan hem manası, hem hüviyet-i misaliyesi ve
sureti, hem neticeleri, hem mübarek ise Sevabı, hem Hakikatı gibi çok
Vücudlarını bırakır, sonra perde altına girdiği gibi, aynen öyle de: Bu
Vücudum ve her Zîhayatın Vücudu, zahirî Vücuddan gitse, Zîruh ise
hem Ruhunu, hem manasını, hem Hakikatını, hem misalini, hem
mahiyet-i şahsiyesinin dünyevî neticelerini ve uhrevî semerelerini,
hem hüviyet ve suretini hâfızalarda ve elvah - ı mahfuzada