Page 68 - Risale-i Nur - Şualar
P. 68

70                                                                                                                                    ŞUÂLAR

          ve Sermedî  manzaraların  film  şeritlerinde  ve  İlm-i  Ezelînin meşherle-
          rinde  ve  kendini  temsil  eden  ve  Beka  veren  fıtrî  Tesbihatını  Defter-i
          A’malinde  ve  Esma-i  İlahiyenin  Cilvelerine  ve  muktaziyatlarına  fıtrî
          mukabelelerini ve vücudî âyinedarlıklarını Daire-i Esmada ve daha bun-
          lar gibi zahirî Vücudundan daha kıymetdar müteaddid manevî Vücud-
          larını kendi yerinde bırakır, sonra gider; İlmelyakîn suretinde bildim.

              İşte İman ve İmandaki Şuur ve İntisab ile bu mezkûr bâki, manevî
          Vücudlara sahib olunabilir. İman olmazsa, bütün o Vücudlardan mah-
          rum  olmakla  beraber  zahirî  vücudu  dahi  onun  hakkında  ademe  ve
          hiçliğe gider gibi zayi' olur.

              Bir  zaman  bahar  çiçeklerinin  çabuk  mahvolmalarına  çok  yazığım
          geliyordu; hattâ o nazeninlere acıyordum. Burada beyan edilen Hakikat-
          ı İmaniye gösterdi ki, o çiçekler Âlem-i Manada çekirdeklerdir. Sâbıkan
          beyan  ettiğimiz  Ruhtan  başka  bütün  o  Vücudları  meyve  veren  birer
          ağaç, birer sünbül hükmünde Nur-u Vücud noktasında kazançları  bire
          yüzdür. Zahirî Vücudları mahvolmaz, saklanır. Hem bâki olan Hakikat-ı
          Nev'iyesinin tazelenen suretleridir. Geçen baharda yaprak, çiçek, meyve
          gibi  mevcudatı,  bu  bahardakinin  mislidirler.  Fark  yalnız  itibarîdir.  O
          itibarî fark dahi, bu Hikmet kelimelerine ve Rahmet sözlerine ve Kudret
          harflerine  ayrı  ayrı,  müteaddid  manaları  verdirmek  içindir  bildim.



          Yazıklar yerinde ٌللّا ٌ ٌ َكراب, ٌللّا ٌءَٓ اشٌام dedim.
                                َ َ ه ٰ
                          ه ٰ
                                          َ َ
                                        َ
              İşte  İmanın  şuuruyla ve  İman rabıtasıyla, Arz ve Semavat  San'at-
          kârına  İntisab  noktasında  gökleri  yıldızlarla,  zemini  çiçekler  ve  güzel
          mahluklarla  yapan, süslendiren ve böyle herbir san'atta  yüzer Mu'cize
          gösteren  bir  San'atkârın  eser-i  san'atı  ve  böyle  hadsiz  hârikalı  bir
          Ustanın yapılışı olmak, ne kadar antika ve kıymetdar ve şuuru varsa ne
          kadar  iftihar  eder  ve  şereflenir  diye  uzaktan  hissettim.  Hususan  o
          nihayetsiz Mu'cizekâr Usta, koca Semavat ve Arzın büyük Kitabını
          İnsan gibi küçük bir nüshada yazsa, belki İnsanı, o Kitaba münte-
          hab  ve  mükemmel  bir  hülâsa  yapsa;  o  İnsan ne  kadar  büyük  bir
          şeref, bir kemal, bir kıymete medar ve İman ile mazhar ve Şuur ve
          İntisab  ile  o  şerefe  sahib  olacağını  bu  Âyetten  Ders  aldığımdan,
          niyet   ve    tasavvur     cihetinde     bütün      mevcudatın     dilleriyle
                    ِ

            ٌليك ۪  ٌ وْل اٌمعنوٌٌللّاٌانبسح   dedim.
           ه
                  َ ْ َ ه ٰ
               َ
                                 َ
                             َ ه ْ
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73