Page 77 - Risale-i Nur - Şualar
P. 77
DÖRDÜNCÜ ŞUÂ 79
bir güzel san'at kendini takdir ettirmek ve herbir kemal kendini izhar etmek
ve herbir cemal kendini göstermek istemesi kaidesince o Zât dahi bütün
hünerlerini ve san'atlarını ve kemalâtını ve gizli güzelliklerini tarif edecek,
teşhir edecek, gösterecek olan bir hârika sarayı yapmış. Her kim o mu'cizeli
sarayı temaşa etse, birden ustasının ve sahibinin hünerlerine ve mehasinine
ve kemalâtına intikal eder ve gözüyle görür gibi inanır, tasdik eder ve der
ki: "Her cihetle güzel ve hünerli olmayan bir Zât, böyle her cihetle güzel
bir eserin masdarı, mûcidi ve taklidsiz muhterii olamaz. Belki onun manevî
hüsünleri ve kemalleri bu saray ile tecessüm etmiş gibidir." hükmeder.
Aynen öyle de, bu Kâinat denilen meşher-i acaib ve saray-ı muhteşemin
hüsünlerini gören ve Aklı çürük ve Kalbi bozuk olmayan elbette intikal
edecek ki; bu saray bir âyinedir, başkasının Cemalini ve Kemalini
göstermek için böyle süslenmiş. Evet madem bu Saray-ı Âlemin başka
emsali yok ki güzellikleri ondan iktibas edib taklid edilsin. Elbette ve
her halde bunun Ustası kendi Zâtında ve Esmasında kendine lâyık
güzellikleri var ki, Kâinat ondan iktibas ediyor ve ona göre yapılmış ve
onları ifade etmek için bir Kitab gibi yazılmış.
Ü ç ü n c ü B ü r h a n 'ın üç Nüktesi var:
Birinci Nükte: Otuzikinci Söz'ün Üçüncü Mevkıfında gayet güzel
bir tafsil ve kuvvetli hüccetlerle beyan edilen bir Hakikattır. Tafsilini
Ona havale ederek burada kısa bir işaretle ona bakacağız; şöyle ki:
Bu masnuata, hususan hayvanat ve nebatata bakıyoruz, görüyoruz ki:
Kasd ve İradeyi gösteren ve İlim ve Hikmeti bildiren daimî bir Tezyin, bir
süslemek ve tesadüfe hamli imkânsız bir Tanzim, bir güzelleştirmek
hükmediyor. Hem kendi san'atını beğendirmek ve nazar-ı dikkati celbetmek
ve masnuunu ve seyircilerini memnun etmek için her şeyde öyle bir nazik
san'at ve ince hikmet ve âlî zînet ve şefkatli bir tertib ve tatlı vaziyet
görünüyor; bedahet derecesinde anlaşılır ki, kendini Zîşuurlara bildirmek
ve tanıttırmak isteyen Perde-i Gayb arkasında öyle bir San'atkâr var ki,
herbir san'atıyla çok hünerlerini ve Kemalâtını teşhir ile kendini sevdirmek
ve Medh ü Senasını ettirmek ister. Hem Zîşuur mahlukları minnettar ve
mesrur ve kendine dost etmek için tesadüfe havalesi imkân haricinde ve
umulmadığı yerden leziz Nimetlerin her çeşidini onlara