Page 290 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 290

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI




                       bu kimseleri asla içlerinde tutmaz, aralarından ayırır ve dostluk kurmazlardı.

                       Çünkü münafık demek, aynı zamanda da 'şeytanın tecellisi' demektir. Dolayısıyla
                       Müslümanlar nasıl ki şeytandan sakınır, uzak durur ve içlerinde tutmazlarsa,

                       münafıktan da kesin emin olabilseler, ona da aynı tavrı gösterirlerdi. Ama tam
                       olarak emin olamadıkları için, Müslümanlar münafık karakterli insanlardan ne
                       kadar şüphelenseler de, asla kesin bir hükme varamaz ve bu kimseleri içlerinde

                       tutmaya devam ederler.
                           Bu, Allah'ın, Müslümanların dünya hayatındaki imtihanlarının gereği olarak

                       yarattığı özel bir durumdur. Müslüman bir topluluğun içinde, münafık karakterli
                       bir kişinin varlığı, elbette ki Müslümanların pek çok konuda sabır göstermelerini
                       gerektiren zorluklar oluşturur. Müslümanlar bir kişinin münafık olduğundan her

                       ne kadar şüphe duysalar da, 'belki hidayet bulur' düşüncesiyle sabırla, ona Kuran
                       ahlakıyla yaklaşmaya devam ederler.
                           Ancak bunların her biri Müslümanlar için dünyada ve ahirette, çok büyük

                       hayırlara ve güzelliklere vesile olur. Çünkü münafık, aynı zamanda da Müslüma-
                       nın dünya hayatındaki eğitiminin önemli bir parçasıdır. Münafığın ahlakındaki
                       bozuklukları görmek, Müslümanların sürekli olarak kendi ahlaklarındaki eksiklikleri

                       gözden geçirmelerine; bunun sonucunda da çok daha derin imanlı ve veli ahlaklı
                       insanlar haline gelmelerine vesile olur.



                           MÜNAFIĞI SABIRLA VE D KKATLE  ZLEY P ONUN

                           ŞEYTAN  SANATINI ÖĞRENMEK GEREK R

                           Allah tarihin başlangıcından bu yana iyi ile kötüyü bir arada yaratmış, insanların

                       vicdanlarını kullanarak bu ikisi arasında doğru olanı seçmelerini istemiştir. Kuşkusuz
                       ki Allah dilemiş olsa, dünyayı sırf iyilikle, güzellikle dolu olacak şekilde yaratır ve
                       kötülüğü hiç yaratmazdı. Ama Allah pek çok hikmetle iyinin yanında kötüyü de

                       var etmiştir.
                           Kötülüğün savunucusu ve lideri olan şeytan, kendi felsefesini inkar edenlere
                       ve münafıklara ilham ederek, dünyada kötülüğü ve sapkınlığı hakim kılmaya çalışır.

                       Her bir münafık ve inkar edenlerin her biri, şeytanın birer talebesi ve birer aske-
                       ridir. Liderlerinden aldıkları talimatlarla, samimi iman eden, iyiliği savunan her

                       insanı, 'doğru yoldan çıkarmak ve şeytanın birer takipçisi haline getirmek için'
                       çaba harcarlar.
                           İşte münafıkların Müslümanlar arasındaki başlıca görevlerinden biri de bu-

                       dur. Şeytanın kirli sanatını, sapkın dünyasını, sinsi ahlakını Müslümanlar arasında
                       da yaygınlaştırmaya çalışmak. Dolayısıyla Müslümanlar için de münafık, 'şeytanın





           288
   285   286   287   288   289   290   291   292   293   294   295