Page 291 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 291

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)




                 kirli sanatını', 'insanları saptırmak için kullandığı sinsi yöntemlerini' ve 'sahtekarca

                 oyunlarını' canlı olarak hayata geçirip uygulayan 'şeytanın bir temsilcisi'dir. Bu
                 nedenle de, şeytanın kirli sanatını öğrenip mağlup edebilmek için, 'münafık Müs-

                 lümanlar için önemli bir gözlem vesilesidir'.
                     Münafık, Müslümanların Kuran'daki bazı ayetlerin anlamını çok daha iyi an-
                 lamalarına vesile olur. Bu samimiyetsiz insanların gösterdiği kötü ahlak, oynadıkları

                 oyunlar, kullandıkları sinsi yöntemler, münafık karakterinin çok daha iyi teşhis
                 edilebilmesi için önemli birer vesiledir. Normalde Müslüman bir toplulukta sadece

                 samimi iman eden insanlar olsa, elbette ki bu bir güzelliktir. Kimse bir münafıkla
                 bir arada ve onun varlığını hissederek yaşamak istemez. Ancak böyle bir durum
                 oluştuğunda da bu, Müslümanlar için asla bir zarar değildir. Münafığın varlığı,

                 Müslümanlar için sürekli olarak hayra dönüşür. Münafığın her gün, her yaptığı
                 eylem, her söylediği söz, her yaptığı sinsilik Müslüman için yeni bir gözlem ve
                 yeni bir analiz imkanı oluşturur.

                     Münafık, Müslümanların aklının gelişmesine vesile olur. Münafığı canlı bir
                 örnek olarak görüp gözlemleyebilmek, Kuran'da anlatılan 'münafık karakterini'
                 anlamada Müslümanlar için önemli bir yol göstericidir. Münafık olmasa, bu karak-

                 tere ait detaylar, girift noktalar o kadar iyi anlaşılamayabilir. Ama "Şeytanın feneri
                 ulaşacağın yerdeki karanlığı aydınlatır." (Mason Dergisi, s. 29, sf. 23) sözüyle

                 dikkat çekildiği gibi, 'münafığın aydınlattığı ışık, bize bütün dünyayı gösterir'.
                 Yani onun karanlık dünyasının karanlık feneri, birçok yeri aydınlatır ve Müslümanlar
                 da bu yolla birçok detayı görebilirler. Yoksa Müslümanların, münafığın varlığı ol-

                 madan onun yöntemlerini görüp fark etmeleri çok zor olurdu.
                     İşte bu yüzden münafığı kendi haline bırakıp iyi izlemek gerekir. O, fark edil-

                 mediğini sandığı sürece şeytandan öğrendiği sanatını en sinsi yönleriyle uygula-
                 maya devam edecek, Müslümanlar da onu izleyip gözlemleyerek, onun yöntemle-
                 rini en ince detaylarına kadar anlayabileceklerdir. Ve böylece şeytanın ve münafığın

                 faaliyetlerini kolaylıkla etkisiz hale getirebileceklerdir. Bu nedenle münafığa fark
                 edildiğini ima edip sinsice gizlenmesine yol açmak değil, ona hissettirmeden onu
                 analiz etmek çok daha akılcı bir yöntemdir. Peygamber Efendimiz (sav) de, Hz.

                 Musa (as) da çevresindeki münafıklara bu yöntemi uygulamış ve onları dikkatlice
                 izlemişlerdir.
                     Münafığın, Müslümanlar tarafından fark edilmediği sürece her türlü alçaklığa,

                 pişkince ve yüzsüzlükle devam etmesi ise, Allah'ın kendisini izlediğine ve yaptığı
                 her şeyi bildiğine inanmamasındandır. Münafık için sadece 'insanların ne dediği'

                 önemlidir. İnsanlardan gizlenebildiğine inandığında, arsızca ve hayasızca müna-
                 fıklığına, sinsi oyunlarına devam eder. İşte Allah münafığın bu pervasızlığını, Müs-




                                                                                                             289
   286   287   288   289   290   291   292   293   294   295   296