Page 296 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 296

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                           MÜNAFIK 'BELK   MAN EDER' D YE SABRETMEK VE

                           ONU KURAN AHLAKINA ÇAĞIRMAK ÖNEML  B R MÜSLÜMAN VASFIDIR

                           Allah Kuran'ın, "Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, and olsun,
                       ben de yeryüzünde onlara, (Sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-
                       çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak

                       onlardan muhlis olan kulların müstesna." (Hicr Suresi, 39-40) ayetleriyle, şeytanın
                       dünyadaki tüm insanları saptırmak için her türlü çabayı harcayacağı haber veril-

                       miştir. Karşısındaki kişi Müslüman da olsa, inkarcı, müşrik ya da münafık bir kişi
                       de olsa, şeytan hiçbirini ayırt etmeksizin, her birini saptırabilmek için kıyamete
                       kadar gayret edecektir.

                           Ancak ayetin devamında, 'muhlis olan kulların müstesna' sözleriyle belirtildiği
                       gibi, şeytan Allah'a karşı samimi olan insanlara etki edemeyecektir. Dolayısıyla

                       her kim olursa olsun; ister münafık ister kafir isterse de bir müşrik; hayatının her-
                       hangi bir döneminde, gerçekten istediği takdirde 'şeytanın etkisinden kurtulabilme
                       imkanına sahiptir'. Samimi olmaya karar vermesi, şeytanın etkisinin kalkması için

                       yeterli olacaktır.
                           Dolayısıyla Müslümanlar, bir insan ne kadar çok münafık alameti gösterirse
                       göstersin, ne kadar çok alçaklık, karaktersizlik ve ahlaksızlık yaparsa yapsın, bu in-

                       sanın ölümle karşılaşmadan önce tövbe edebilme ihtimali olduğunu hiçbir zaman
                       unutmazlar. Bu yüzden de kimse için, "Bu bir kez şu hataları yaptı, artık mümkün
                       değil bir daha iflah olmaz" gibi bir bakış açısıyla yaklaşmazlar. Allah'ın hata yapan

                       ve samimi tövbe edip doğru yola yönelen herkesi affedebileceğini bilirler. Bu nedenle
                       aralarında münafık olmasından şüphelendikleri bir insan olduğunda da, ona karşı

                       Kuran ahlakının getirdiği bu bilinç ve yüksek bir vicdan ile yaklaşırlar.
                           Yoksa hainlik ve alçaklık yaptığından şüphelenilen bir insanı, aralarından
                       uzaklaştırıp rahat rahat yaşamaları Müslümanlar için çok kolaydır. Ama bu

                       insanın 'yaptıklarından pişman olup doğrudan yana dönme ihtimali' de vardır.
                       Onu kendi 'karanlık dünyasına ve küfrün içine daha da itmek' ve 'onu şeytan ile

                       baş başa bırakmak', Müslümanların vicdanen kabul edebileceği bir durum değildir.
                           Bu yüzden Müslümanlar, 'belki iman eder', 'belki münafıklıktan, şeytanlıktan
                       vazgeçer', 'belki pişman olur ve hidayet bulur' diyerek münafığı sabırla ve kararlılıkla

                       'Kuran ahlakına çağırmaya ve doğrudan yana eğitmeye' çalışırlar. Yaptığı alçak-
                       lıkların anlamını ve Allah Katındaki karşılığını anlaması için, ona Kuran ayetleriyle
                       'münafık karakterini' ve 'münafık alametlerini' anlatırlar. Ona güzel ahlakla, vic-

                       danla, sevgiyle, anlayışla ve affedicilikle yaklaşıp; küfrün zalimliği ve alçaklığıyla,
                       Müslüman ahlakı arasındaki farkı görmesini sağlamaya çalışırlar.




           294
   291   292   293   294   295   296   297   298   299   300   301