Page 144 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 144
146 MUHÂKEMAT
ِ
Dördüncüsü: لُك ِ ل سيَل م ْكح ِلُكلل
ٍ
ّ
ُ ّ ْ
َ ْ
Şimdi gelelim maksada: İşte Âsâr ve Siyer ve Tarih-i
Hayatı... Hattâ a'danın şehadetleriyle, Zât-ı Peygamber'de vücudu
muhakkak olan Ahlâk-ı Âliyenin kesret ve ihata ve tecemmu' ve
imtizacından tevellüd eden İzzet ve Haysiyetten neş'et eden Şeref ve
Vakar ve İzzet-i Nefs ile ferişteler, devlerin ihtilat ve istiraklarından
tenezzühleri gibi sırr-ı tezada binaen, o Ahlâk-ı Âliye dahi hile ve
kizbden tereffu' ve tenezzüh ve teberri ederler. Hem de hayat ve
mayeleri makamında olan Sıdk ve Hakkıyeti tazammun
ettiklerinden, şu'le-i cevvale gibi Nübüvveti aleniyete çıkarıyor.
T e n b i h : Ey Birader! Görüyorsun ki: Bir adam yalnız
şecaatle meşhur olursa, o şöhret ona verdiği haysiyeti ihlâl etmemek
için, kolaylıkla yalana tenezzül etmez. Nerede kaldı ki, cemi' Ahlâk-
ı Âliye birden tecemmu' ede...
Evet mecmu'da bir hüküm bulunur, ferdde bulunmaz.
İşaret ve Tenbih: Görüyoruz: Bu zamanda Sıdk ve kizbin
mabeynleri ancak bir parmak kadar vardır. Bir çarşıda ikisi de satılır.
Fakat herbir zamanın bir hükmü var. Hiçbir zamanda Asr-ı Saadet
gibi Sıdk ve kizbin ortasındaki mesafe açılmamıştır. Şöyle ki: Sıdk
kendi Hüsn-ü Hakikîsini Kemal-i Haşmetle izhar ve onun ile
temessük eden Muhammed'i (A.S.M.) A'lâ-yı İlliyyîn-i Şerefe i'lâ ve
Âlemde İnkılab-ı Azîmi îka ettiğinden şarktan garba kadar kizbden
bu'd derecesini göstermekle Kıymet-i Âliyesini i'lâ etmek cihetiyle
sûku ve metaını gayet nâfık