Page 157 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 157

ÜÇÜNCÜ MAKALE                                                                                          159



                   Birinci  Noktaya  cevab:  Zâten  iki  defa  şu  cevabı  zımnen
            görmüşsün.  Şöyle  ki:  Nâsın  ekseri  cumhur-u  avamdır.  Nazar-ı
            Şâri'de  ekall,  eksere  tâbidir.  Zira  avama  müvecceh  olan  hitabı,
            havass  fehm  ve  istifade  ediyorlar.  Bilakis  olursa  olamaz.  İşte
            cumhur-u  avam  ise,  me'luf  ve  mütehayyelatından  tecerrüd  edip
            Hakaik-i Mücerrede ve makulat-ı sırfeyi temaşa edemezler. Meğer
            mütehayyelatlarını dûrbün gibi tevsit etseler... Fakat mütehayyelatın

            suretlerine hasr ve vakf-ı nazar etmek, cismiyet ve cihet gibi muhal
            şeyleri  istilzam  eder.  Lâkin  nazar,  o  suretlerden  geçerek  Hakaikı
            görüyor.  Meselâ:  Kâinattaki  Tasarruf-u  İlahîyi  Sultanın  Serir-i
            Saltanatında olan tasarrufunun suretinde temaşa edebilirler.

                     ِ
             ىوتسا شرعْلا    َلٰ  ع للّا ن ِ   ا  gibi... İşte hissiyat-ı cumhur şu merkezde
                             َ َ ٰ َّ
               ٰ َ
                       ْ َ
                  ْ
            olduklarından,  elbette  İrşad  ve  Belâgat  iktiza  eder  ki:  Onların
            hissiyatı  riayet  ve  ihtiram  edilsin  ve  efkârları  dahi  bir  derece
            mümaşat  ve  ihtiram  edilsin.  İşte  riayet  ve  ihtiram;  Ukûl-ü  Beşere
            karşı olan Tenezzülat-ı İlahiye ile tesmiye olunur. Evet o Tenezzülat,
            te'nis-i ezhan içindir. Onuncu Mukaddeme'ye müracaat et.


                   İşte  bunun  içindir  ki:  Hakaik-i  mücerredeye  temaşa  etmek
            için  hissiyat  ve  hayal-âlûd  cumhurun  nazarlarını  okşayan  Suver-i
            Müteşabiheden birer dûrbün vaz' edilmiştir. İşte şu cevabı teyid eden
            maânî-i  amîka  veya  müteferrikayı  bir  suret-i  sehl  ve  basitada
            tasavvur  veya  tasvir  etmek  için  nâsın  kelâmında  istiarat-ı  kesîreyi
            irad  ederler.  Demek  müteşabihat  dahi,  istiaratın  en  ağmaz  olan
            kısmıdır.      Zira     en     hafî     Hakaikın      Suver - i  Misaliyesidir.
   152   153   154   155   156   157   158   159   160   161   162