Page 155 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 155
ÜÇÜNCÜ MAKALE 157
Bir şahıs çok fünunda mütehassıs ve meleke sahibi olmaz.
Hem de bir Kelâm iki mütekellimden mütefavittir, başkalaşır. Ve
hem de fünun, mürur-u zaman ile telahuk-u efkârın neticesidir. Hem
de müstakbeldeki bedihî birşey, mazide nazarî olabilir. Hem de
medenîlerin malûmu, bedevilere meçhul olabilir. Hem de maziyi,
müstakbele kıyas etmek, bir kıyas-ı hâdi'-i müşebbittir. Hem de ehl-i
veber ve bâdiyenin besateti ise, ehl-i meder ve medeniyetin hile ve
desaisine mütehammil değildir. Evet, neam; hile medeniyetin
perdesi altında tesettür edebilir. Hem de pek çok ulûm, âdât ve ahval
ve vukuatın telkinatıyla teşekkül edebilir. Hem de beşerin nur-u
nazarı, müstakbele nüfuz edemez. Müstakbele mahsus olan şeyleri
göremez. Hem de beşerin kanunu için bir ömr-ü tabiî vardır. Nefs-i
beşer gibi o da inkıta' eder. Hem de muhit, zaman ve mekânın,
nüfusun ahvalinde büyük bir tesiri vardır. Hem de eskide hârikulâde
olan şeyler, şimdi âdi sırasına geçebilir. Zira mebadi tekemmül
etmişler. Hem de zekâ eğer çendan hârika olsa da, bir fennin
tekmiline kâfi değildir. Nasıl çok fenlerde kifayet edecektir?
İşte ey Birader! Şu zâtlar ile müşavere et. Sonra da
müfettişlik sıfatıyla nefsini tecrid et.. Hayalat-ı muhitiye ve evham-ı
zamaniyenin elbiselerini çıkart, çıplak ol. Bahr-i bîkeran-ı zaman
olan şu asrın sahilinden, içine gir. Tâ Asr-ı Saadet olan adaya çık.
İşte herşeyden evvel senin nazarına çarpacak ve tecelli edecek şudur
ki: Vahîd, nâsırı yok, saltanatı mefkud, tek bir şahıs; umum Âleme
karşı mübareze eder. Ve küre-i zeminden daha büyük bir Hakikatı
omuzuna almış ve bütün nev'-i beşerin Saadetine tekeffül eden bir
Şeriatı ki: O şeriat,