Page 22 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 22
24 MUHÂKEMAT
bir nizam verdirmek için muztardırlar ki; çok kuvvet ve azamet ve
zekâ gibi levazım-ı hârikulâdeyi isnad etsinler, tâ o şahsın cümle
mensubatına merciiyeti mümkün olabilsin. O halde o adam bir
u'cube olarak zihinlerinde tecessüm eder. Eğer istersen hayalât-ı
acemane içinde perverde olan rüstem-i zâl'in timsal-i manevîsine
bak, gör.. ne u'cubedir! Zira şecaatle müştehir olduğundan ve hiç
iranîler tazyikatından kurtulamayan istibdad sırrıyla ve şöhret
kuvvetiyle iranîlerin mefahirini gasb u garat ederek büyülttü.
Hayallerde büyüyüp şişti. Yalan, yalana mukaddime olduğu için şu
hârikulâde şecaat hârikulâde bir ömür ve dehşetli bir kamet ve
onların levazım ve tevabi'leri olan çok emirleri toplayıp, içinde o
hayal-i hâil na'ra vurarak "Ben nev'un münhasırun fi'ş-şahs'ım" der.
Gulyabanî gibi hurafatı arkasına takarak, dillerin destanlarında
dönüyor. Emsaline dahi meydan açar.
Ey Hakikatı çıplak görmek isteyen zât!.. Bu Mukaddemeye
dikkat et; zira hurafatın kapısı bu yerden açılır. Ve Bab-ı Tahkik
dahi bunun ile seddolur. Hem de kıssadan hisse ve meyl-üt
terakkiyle mütekaddimînin esasları üzerine bina ve Seleflerin
mevrusatında tasarruf ve ziyadeye cesaret bu şûristanda mahvolur.
Eğer istersen meşhur Molla Nasreddin Efendi'ye de: "Bu garib
sözler umumen senin midir?" Elbette sana diyecektir: "Şu sözler
ciltleri dolduruyor. Epeyce ömür ister. Zira bütün sözlerim
nevadirden değildir. Ben hocayım. Onların Zekatını da bana verseler
razıyım ve kâfidir. Fazlasını istemem. Zira zarafetimi tabiîlikten
çıkarıp tasannua kalbeder." Yahu, bu kökten hurafat ve mevzuat
biter ve tenebbüt eder ve doğru şeyin kuvvetini bitirir.