Page 22 - Davamız Metafiziktir
P. 22
9– 'TELKİN, HİPNOZ, BEYİN YIKAMA GİBİ YÖNTEMLERLE
İNSANLARI KANDIRMA, ETKİ ALTINA ALMA' İFTİRASI
Küfrün önde gelenlerinin, müşriklerin ve münafıkların, elçilerin, peygamberlerin,
onların izinden giden müminlerin imani faaliyetlerini, tebliğlerini kesmek, insanların
onlara inanıp güvenmelerini engellemek için uydurdukları iftiralardan biri
de "büyücülük" ve "sihirbazlık" iftirasıdır. Bu iftiranın günümüzdeki karşılığı ise
"insanları telkin, hipnoz gibi yöntemlerle kandırma, etki altına alma, kendine
bağlama" gibi iftiralardır.
Her şeyden önce, SAMİMİ BİR MÜMİN DÜNYANIN EN AKILLI VE EN ŞUURLU
İNSANIDIR. DOLAYISIYLA, HERHANGİ BİRİNİN TELKİNİ, HİPNOZU, TAHRİKİ VEYA
YÖNLENDİRMESİ İLE HAREKET ETMEZ. Allah'ın Kitabı ve Peygamberi (sav)
vasıtasıyla gösterdiği doğrulara ve ölçülere göre hareket eder. Ve bu doğruları
harfiyen uygulayan, elçilerin ve peygamberlerin izinden giden, samimi, dindar,
akıllı, ahlaklı, dürüst, güvenilir, ilim ve takva sahibi müminlerin önde
gidenlerine, alimlerine itimat eder, onların sözlerine ve öğütlerine değer verir,
itibar eder, onlara saygı ve sevgiyle sahip çıkar, destek olur, koruyup kollar.
Müşrikler ve münafıklar ise müminlerin, değer verdikleri, güvendikleri, sevip
saydıkları ilim, hikmet ve fazilet sahibi büyüklerinin sözlerine itibar etmelerini,
alimlerin güzel öğütlerine kulak vermelerini "etki altında kalma", "beyni
yıkanma", "kandırılma", "peşinden gitme", "hipnozunda olma" gibi olmadık çirkin ve
saçma yakıştırmalarla çarpıtmaya çalışırlar. Müminleri, bu şekilde kendilerince haşa
akılsız, iradesiz, kişiliksiz kimselermiş gibi damgalamaya, itibar ettikleri önde gelen
fazilet sahibi büyüklerini ve alimlerini de haşa dini kullanarak dünyevi çıkar elde
etmeye çalışan insanlarmış gibi gösterme çabasına girerler.
Bu amaçla, elçilere ve salih müminlere geçmişte yöneltilen iftira ise "büyücülük" ve
"sihirbazlık" iftirasıdır. Her dönemde müminler peygamberlerin ve elçilerin getirdikleri
hak dinden, İlahi vahiyden, onların doğru, çarpıcı ve hikmetli sözlerinden, üstün
akıllarından güzel ahlaklarından, nurlarından, doğru, dürüst ve güvenilir olmalarından
çok etkilenmiş ve onlara inanıp tabi olmuşlardır. Elbette ki bu olumsuz ve yanlış
anlamda bir etkilenme değil, Allah'ın gösterdiği en doğru yola ve O'nun gönderdiği
elçilerine uymaktır.
Ancak, ayetin haber verdiği gibi, şeytanlara uyarak "gerçeği ters yüz eden"
yalancılar (Casiye Suresi, 221-223) bu en doğru, en makbul ve en erdemli tavrı tam
tersine çarpıtmaya çalışırlar. Haşa, peygamberlerin ve elçilerin insanları "sihir" ve
"büyü" yoluyla etkileyip aldattıkları yalanını yaymaya çalışır, halka bunun yaygarasını
yaparlar.
Allah bir ayetinde inkar edenlerin iman edenlere yönelttikleri büyücülük suçlamasını
alışkanlık haline getirdiklerini şöyle bildirir:
İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka, "büyücü ve
cinlenmiş" demişlerdir. ONLAR BUNU (TARİH BOYUNCA) BİRBİRLERİNE