Page 158 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 158
160 MEKTUBÂT
ِ
ِ
ِ
ِ
نو ۞ ح مقم م هف نا ق ذَه َ ڋ ْا ِ ا ى ِ هف هَوغَا م ْ ْ هقا نعَا ڇ انْلع ج انا
ا َ
ْ َ
َ
َ
َ ُ َ
ى َ َ
َ ْ
ُ ْ ْ ُ
َ
ِ
ِ ِ
ادس مهفْلخ ن ِ مو د ا ي َ ْ س ميه ِ ْ َا دي ِ٭ب نم ا ن ْلعجو
َ
ي
َ ْ
َ
َ َ َ
ْ َ ْ
ْ َ
ِ
نو رصب ي َه م َ م هف ها ني غ ش َ ْ َ َ ْ َاف
ُ َ
ُ ْ ُ ْ
ُ ْ
Âyetinin sebeb-i nüzulü ve Ehl-i Tefsir Allâmeleri ve Ehl-i Hadîs İmamları
haber veriyorlar ki: ebu cehil yemin etmiş ki: "Ben secdede Muhammed'i
görsem, bu taşla onu vuracağım." Büyük bir taş alıp gitmiş. Secdede
gördüğü vakit kaldırıp vurmakta iken, elleri yukarıda kalmış. Resul-i
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Namazı bitirdikten sonra kalkmış, ebu
cehil'in eli çözülmüş. O ise; ya Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın
müsaadesiyle veyahut ihtiyaç kalmadığından çözülmüş.
Hem yine ebu cehil kabilesinden -bir tarîkte- Velid İbn-i Mugire,
yine Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı vurmak için, büyük bir taşı
alıp secdede iken vurmaya gitmiş; gözü kapanmış. Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm'ı Mescid-i Haram'da görmedi, geldi. Onu
gönderenleri de görmüyordu, yalnız seslerini işitiyordu. Tâ Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm Namazdan çıktı, ihtiyaç kalmadığından onun gözü
de açıldı.
Hem Nakl-i Sahih ile Ebu Bekir-i Sıddık'tan haber veriyorlar ki:
Sure-i ٍ به َ َ دي ا َا ٯ َل تبت nâzil olduktan sonra, ebu leheb'in karısı ümm-ü
ْ ى َ
َ
cemil denilen َط حْلا ح م ا َل َة bir taş alıp, Mescid-i Haram'a gelmiş. Ebu
ب
ْ َ َ ى
Bekir ile Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm orada oturuyorlarmış.
Gözü Ebu Bekir-i Sıddık'ı görüyor, soruyor: "Yâ Ebâ Bekir! Senin
Arkadaşın nerede? Ben işitmişim ki, beni hicvetmiş. Ben görsem, bu taşı
ağzına vuracağım." Yanında iken Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü
Vesselâm'ı görmemiş. Elbette Hıfz-ı İlahîde olan bir Sultan-ı Levlak'i,
böyle bir Cehennem oduncusu, Onun huzuruna girip göremez. Ağzına
mı düşmüş!..
Beşinci Hâdise: Haber-i Sahih ile haber veriliyor ki: Âmir İbn-i
Tufeyl ve Erbed İbn-i Kays ikisi ittifak ederek Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm'ın yanına gitmişler. Âmir demiş: "Ben Onu meşgul edeceğim,
sen Onu vuracaksın!" Sonra bakıyor ki, birşey yapmıyor. Gittikten sonra
arkadaşına dedi: "Neden vurmadın?" Dedi: "Nasıl vuracağım, ne kadar
niyet ettim, bakıyorum ki, ikimizin ortasına sen geçiyorsun. Seni nasıl
vuracağım?"