Page 159 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 159
MU’CİZAT-I AHMEDİYYE 161
Altıncı Hâdise: Nakl-i Sahih ile haber veriliyor ki: Gazve-i
Uhud'da veya Huneyn'de Şeybe İbn-i Osman-el Hacebî -ki, Hazret-i
Hamza, onun hem amucasını, hem pederini öldürmüştü- intikamını almak
için gizli geldi. Tâ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın arkasından
yalın kılınç kaldırdı. Birden kılınç elinden düştü. Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm ona baktı, Elini göğsüne koydu. Şeybe der ki: "O
dakikada dünyada Ondan daha sevgili adam bana olmazdı." İmana
geldi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Ferman etti: "Haydi git,
harbet!" Şeybe dedi: "Ben gittim, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
önünde harbettim. Eğer o vakit pederim de rastgelseydi, vuracaktım."
Hem Feth-i Mekke gününde Fedale namında birisi, Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm'ın yanına vurmak niyetiyle geldi. Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm ona bakıp tebessüm etti, "Nefsinle ne konuştun?"
dedi ve Fedale için Taleb-i Mağfiret etti. Fedale Îmana geldi ve dedi ki: "O
vakit ondan daha ziyade dünyada Sevgilim olmazdı."
Yedinci Hâdise: -Nakl-i Sahih ile- yahudiler sû'-i kasd niyetiyle,
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın oturduğu yere üstünden büyük
bir taş atmak ânında, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o dakikada
Hıfz-ı İlahî ile kalkmış; o sû'-i kasd de akîm kalmış.
Bu yedi misal gibi çok hâdiseler vardır. Başta İmam-ı Buharî ve
İmam-ı Müslim ve Eimme-i Hadîs, Hazret-i Âişe'den naklediyorlar ki:
ِ
ِ
ِ
انلا س ى ن م كم ص ْ عي للّا و Âyeti nâzil olduktan sonra, arasıra Resul-i
َ
َ
َ
ُ ٍ َ
ُ
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı muhafaza eden zâtlara Ferman etti:
ل
جو زع َ ِّ ر ٯ ٸمصع َ َ ْ َ ف ق د ف او ُ ِرص نا سان يه ا ا ل َ ً َا ٰٓ اي Yani: "Nöbetdarlığa
ى
ى
ى َ
َ َ
َ
َ َ
ْ َ
ُ
lüzum yok, benim Rabbim beni hıfzediyor."
İşte şu Risale de, baştan buraya kadar gösteriyor ki: Şu Kâinatın her
nev'i, her Âlemi; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanır,
alâkadardır. Herbir Nev'-i Kâinatta, Onun Mu’cizatı görünüyor.
Demek O Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) Cenab-ı Hakk'ın -fakat Kâinatın
Hâlıkı itibariyle ve bütün mahlûkatın Rabbi ünvanıyla- Memurudur
ve Resulüdür. Evet nasılki bir padişahın büyük ve müfettiş bir memurunu
herbir daire bilir ve tanır; hangi daireye girse, onunla münasebetdar olur.
Çünki umumun padişahı namına bir memuriyeti var. Eğer meselâ yalnız
adliye müfettişi olsa, o vakit adliye dairesiyle münasebetdar olur.