Page 380 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 380
382 MEKTUBÂT
çok kuvvetlidir. Hem gururumu kırar ve sırf bir Tercüman olduğumu
kat'iyyen bana gösterdi. Hem hiç medar-ı iftihar benim için birşey
bırakmıyor, yalnız medar-ı şükran olan şeyleri gösteriyor. Hem madem
Kur'ana aid’dir ve İ'caz-ı Kur'an hesabına geçiyor ve kat'iyyen cüz'-i
ihtiyarîmiz karışmıyor ve Hizmette tenbellik edenleri teşvik ediyor ve
Risalenin Hak olduğuna kanaat veriyor ve bizlere bir nevi' İkram-ı İlahîdir
ve izharı Tahdis-i Ni’mettir ve aklı gözüne inmiş mütemerridleri iskât edi-
ِ
yor; elbette izharı lâzımdır, اْءْللّ ٰ ااش ْنا zararsızdır.
ُ
İşte şu İşarat-ı Gaybiyenin birisi de şudur ki: Cenab-ı Hak
Kemal-i Rahmet ve Kereminden, Kur'ana ve Îmana Hizmet ile meşgul olan
bizleri teşvik ve Kulûbümüzü tatmin için; bir İkram-ı Rabbanî ve bir İhsan-
ı İlahî suretinde Hizmetimizin Makbuliyetine alâmet ve yazdığımız Hak
olduğuna İşaret-i Gaybiye nev'inden, bütün Risalelerimizde ve bilhassa
Mu’cizat-ı Ahmediye ve İ'caz-ı Kur'an ve Pencereler Risalelerinde,
Tevafukat-ı Gaybiye nev'inden bir Letafet İhsan etmiştir. Yani, bir
Sahifede, misil olarak gelen Kelimeleri birbirine baktırıyor. Bunda bir
İşaret-i Gaybiye veriliyor ki: "Bir İrade-i Gaybî ile tanzim edilir..
İhtiyarınıza ve şuurunuza güvenmeyiniz.. İhtiyarınızın haberi olmadan ve
şuurunuz yetişmeden, Hârika Nakışlar ve İntizamlar yapılıyor..." Bahusus
Mu’cizat-ı Ahmediye Risalesinde Lafz-ı ْ كْرم ْ ِ ل ْ اْ وس ْ ر ve Lafz-ı Salavat bir
ُ
âyine hükmüne geçip, o Tevafukat-ı Gaybiye işaretini sarih gösteriyor.
Yeni, acemî bir müstensihin yazısında, beş sahife müstesna, mütebâkî
ikiyüzden fazla Salavat-ı Şerife birbirine müvazi olarak bakıyorlar. Şu
Tevafukat ise; şuursuz yalnız on adedde bir-iki tevafuka sebeb olabilen
tesadüfün işi olmadığı gibi, san'atta meharetsiz, yalnız manaya hasr-ı nazar
ederek gayet sür'atle bir-iki saatte otuz-kırk sahifeyi Te'lif eden ve kendi
yazmayan ve yazdıran benim gibi bir bîçarenin düşünüşü dahi elbette
değildir.
İşte altı sene sonra, yine Kur'anın İrşadıyla ve İşarat-ül İ'caz olan
ِ
Tefsirin dokuz ْاْ ان nın Tevafuk suretiyle gelen İrşadıyla sonra muttali'
olmuşum. Müstensihler ise benden işittikleri vakit, hayret içinde hayrette
kaldılar. Nasılki Lafz-ı مر ك ْ ْ ا ْ ِ لوس ْ ر ve Lafz-ı Salavat; Ondokuzuncu Mek-
ُ
tub'da, Mu’cizat-ı Ahmediye'nin bir nev'inin, bir nevi küçük âyinesi
hükmüne geçti. Öyle de: Yirmibeşinci Söz olan İ'caz-ı Kur'anda ve Ondo-
kuzuncu Mektub'un Onsekizinci İşaretinde Lafz-ı ْرنٰا ْ ق dahi; kırk tabaka-
ُ
dan, yalnız gözüne itimad eden tabakasına karşı, bir nevi Mu’cizat-ı
Kur'aniyenin, o nev'in kırk cüz'ünden bir cüz'ü, Tevafukat-ı Gaybiye sure-
tinde bütün Risalelerde tecelli etmekle beraber,